BUSİAD'ın marka etkinliklerinden 'Ebeveynler ve Çocukları Buluşması'nın sekizincisi yapıldı

BUSİAD'ın marka etkinliklerinden 'Ebeveynler ve Çocukları Buluşması'nın sekizincisi yapıldı

BUSİAD üyesi işadamları ile birlikte çalıştıkları çocuklarını bir araya getirerek iletişim ve kurumsal yapıya katkıda bulunmak ve BUSİAD Ailesi içindeki diyalogu güçlendirerek ileriye taşımak amacıyla düzenlenen, Derneğin marka etkinliği 'Ebeveynler ve Çocukları Toplantıları'nın sekizincisi yoğun bir katılımla yapıldı. Almira Otel'de gerçekleşen buluşmada; aile şirketlerinin geleceği, kurumsallaşma ve kuşak çatışmasının sebepleri- sonuçları masaya yatırıldı.

BUSİAD'ın marka etkinliklerinden 'Ebeveynler ve Çocukları Buluşması'nın sekizincisi yapıldı

23.10.2014

Bu gururu nesiller boyu yaşayacağımıza inanıyorum

Gecenin açılış konuşmasını yapan BUSİAD Başkanı Günal Baylan, aile şirketlerinin istihdam sağlama, katma değer yaratma ve ihracat bakımından ülke ekonomisinin lokomotifi olduğuna işaret etti. Bursa ve özellikle BUSİAD'ın bu gerçeğe en güzel örneklerden birisi olduğunu belirten Baylan, bu değer ışığında yapılacak plan ve stratejilerin gelecek kuşaklara bilinçli bir şekilde aktarılması gerektiğini kaydetti.

"Genç nesillerle birlikte, hızla değişen teknolojiye ayak uydurularak, süreklilik sağlanmalı" diyen Baylan, Türkiye ekonomisinin daha fazla nitelikli ürünler üretmekten ve ihraç etmekten başka şansı olmadığını söyledi.

Baylan, "Ben gençlerimizin, üretim ve girişimcilik ruhuna sahip çıkarak, ülkemizin geleceğine yön vereceklerine, üreterek şirketlerini dünya markası yapacaklarına inanıyorum. Bugün BUSİAD'ın girişimci üyeleri sayesinde yaşadığımız bu gururu, nesiller boyu sizlerle yaşayacağımıza inanıyorum" dedi.

Günümüz sanayi koşullarında "Türkiye" denince herkesin aklına, öncelikle nitelikli üretim ve ihracatın gelmesini istediklerini anlatan Baylan, bu ana fikir etrafındaki yapılanmanın ise temel eğitim çağından başlaması gerektiğini de ifade etti.

Orta Vadeli Program'a BUSİAD bakışı...

Geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program'da eksik gördükleri alanları da kısaca katılımcılarla paylaşan Baylan, "Temel makroekonomik çerçevenin en belirgin özelliğini; 2015 yılından itibaren, büyümenin motoru olan net ihracatın, büyümeye katkı vermediği bir anlayışın benimsenmesi olarak algıladık. Özel sektör tüketim ve yatırım harcamalarının yüzde 4 ve ardından yüzde 5 olarak hedeflendiğini, 2015 yılından itibaren, özel sektör sabit sermaye yatırımlarında ciddi bir artış olacağı öngörülmesine rağmen, ABD ekonomisinde faiz artırımlarına bağlı olarak oluşabilecek dış finansman bulma zorluğu ve enflasyonla mücadele için olası faiz artırımları dikkate alındığında, sabit sermaye yatırımlarının nasıl artacağı hususunda da belirsizlik gözlemledik. Belirtilmesi gereken önemli hususlardan birisi de; ekonomi politikasının geleceğine yönelik olarak hükümet üyeleri tarafından dile getirilen farklı görüşlerin varlığıdır. Büyüme için faiz indirilmesini savunan görüşler ile enflasyonla mücadeleyi öne çıkaran görüşler arasında bir koordinasyon sorunu oluşuyor. Kısaca, Orta Vadeli Programa hakim olan makroekonomik çerçeve, potansiyel büyümeyi yapısal reformlar desteğiyle yukarıya çekmeyi arzulayan bir perspektife sahip değil" diye konuştu.

Baylan, iş dünyası olarak, her şeyin başı olarak kabul ettikleri ve siyasal baskıya açık çalıştığından şikayet ettikleri adalet sisteminin en kısa sürede iyileştirilmesini, çağdaş, demokratik ve hukuk üstünlüğünün hakim olduğu bir ülkede yatırımlarına devam etmeyi arzuladıklarını da vurguladı.

Girişimci babalara önemli tavsiyeler...

Gecenin sponsor kuruluşu TEB'in KOBİ Danışması Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu ise, daha çok, aile şirketlerinin geleceğinde rol oynayan bazı hatalara değindi.

Sanayi toplumunun insanları standartlaştırdığını, bilgi toplumunun ise 'insan en iyi hangi işi yapıyorsa onu yapsın'a dayandığını belirten Müftüoğlu, "Bilgi toplumunda en önemli üretim faktörü insandır. Yaratıcılık dediğimiz olay bu noktada ön plana çıkıyor. Çocuklarımıza mutlaka olabildiğince özgür olma yetkisi verelim. Fakat işinizi devam ettirecekse de bu sizin bir lütuftur" dedi.

Girişimci babalara bazı tavsiyelerde bulunan ve "Çocuğunuzu size benzeyen birisi olarak değil, kendinizi, gelecekteki büyük bir işadamının babası olarak görün" diyen Müftüoğlu, şöyle devam etti: "Çocuklarınıza güvenin ve hata yapmalarına izin verin. Yemeklerde ve aile içi sohbetlerinizde çocuklarınızın yanında işinizden kesinlikle şikayet etmeyin. Sonra şikayet ettiklerinizi çocuklarınız yapar. Tam tersine, çocuklarınızı işinize teşvik edin. İşinizle ve sektörünüzle ilgili gelişmeleri çocuklarınızla paylaşın. Çocuğunuz, işinizi zevkli ve onurlu bir iş olarak algılamalı."

Çocuklar mutlaka konfor alanının dışına çıkmalı

Gecenin konuk konuşmacısı Dr. Yankı Yazgan da, anne-baba-çocuk ilişkisi temelinde, dikkat çekici bir sunum yaptı.

"Hepimiz yaşamın içinde devam eden bir geleneğin parçası olmak istiyoruz. Anne-baba-çocuk dediğimizde de, on binlerce yıldır sürüp giden sürecin sadece bir noktasında olduğumuzu hatırlamak lazım" diyen Yazgan, iki tarafın birbirinden şikayetinin de yine yüzyıllardır süregeldiğini vurguladı.

Yankı Yazgan şöyle devam etti: "Duyguların yoğun, belirsizliğin fazla ve süratin bizi hızlı karar almaya zorladığı ortamlarda genellikle daha fazla hata yapıyoruz. Oysa aceleci olmamanın faydası çok daha fazla... Çocuklarımız yeterince gerçek zorlukla karşılaşmıyor. Gerçek zorluk, yani konfor alanının dışına çıkmakla insanlar, hayatlarındaki en büyük başarıları kazanır. Ben, zahmete katlanılacak her şeyin başarıda olumlu katkısı olduğunu düşünüyorum."

Ailenin, şirketlere göre daha eski ve muhafazakar bir kurum olduğunu, dolayısıyla ailenin her zaman şirketi 'yeneceğini' savunan Yazgan, insanın doğal eğiliminin ve alışkanlıklarının da göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.  Yazgan, "Aile; yakınlık ve belirsizlik demektir. En rasyonel karar bile bazen duyguların etkisi altında alınabilir. Belirsizlik ve yakınlık duyguların etkisini kuvvetlendirir" dedi.