"Batı medeniyetleri İslam'dan etkilenmiştir"
Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği -Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü ve Bursa Felsefe Kulübü paydaşlığında, BUSİAD Evi'nde gerçekleştirilen Felsefe Söyleşilerinin Kasım ayı konuğu, Kırklareli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadık Türker oldu.
Prof. Dr. Türker, "Eski çağdan günümüze insan kavrayışının ontolojik temelleri ve ahlaki sonuçları" başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Türker, insanlık tarihinde 3 ana model olduğunu söyledi. Birinci modelin eski çağlardaki ruh ve bedeni yani cismi çelişkili gören anlayış olduğunu. Diğerinin ruh ve bedeni çelişkili değil farklı gören anlayış olduğunu ve son anlayışın da halen içinde bulunduğumuz dönemi yansıtan ruh ve cismin farksızlaşması ya da birleşmesi olarak tanımlanabileceğini kaydetti.
Türker, bu üç insan modelinin üç farklı medeniyet, üç farklı kültür ortaya koyduğunu söyledi. Prof. Dr. Türker şunları kaydetti:
"Aristotoles ve Platon'un başında olduğu eski çağ düşünürlerine göre ruh ve beden çelişkilidir. Külli bir ruhtan bahsedilir. Ruh anlayışı, irade ve aklı da beraberinde getirir. İnsan aklı kendi başına harekete geçiremez diyor. Onu aktif hale getiren tanrısal bir dokunuş gerekli deniliyor. İrade için de külli bir irade olmalı diyor. Bu da daha sonra Skolastik düşüncede karşılığını kilise ile buluyor.
Bir ruh bedenle ilişkili hale geldiği anda günahkar oluyor. Bu ruhun taşıdığı akıl da doğası gereği yanılan bir akla dönüşüyor. Bu aklı disipline etmek için mantık disiplinine ihtiyaç var. O ruhu terbiye etmek için de, kilise gibi insan aklını, iradesini aşan bir tanrısal dokunuşa ihtiyaç var.
Helenistik yerleşim yerlerinde gördüğümüz anfi tiyatrolar aslında tıpkı camiler ve kiliseler gibi bir arınma yeriydi aynı zamanda. Neyle arınıyorlardı? Trajediyle. Her insan doğuştan kötüdür anlayışı nedeniyle oynanan trajedilerlerde gözyaşı dökülüp arınılırdı. Bizde bunun kültürel karşılığı arabesk filmlerdir. Orada ağlanarak arınılırdı. Arabesk aslında trajedidir. Eski çağda bedende kalmak kirlenmek demekti. Hakikate bedenden uzaklaştıkça yakınlaşılırdı."
İSLAMİYET'LE DEĞİŞİM...
Ruh ve beden çelişkilidir anlayışının İslamiyetle birlikte, ruh ve beden farklıdır anlayışına döndüğünü ifade eden Prof. Dr. Türker, "Pagan ve Hristiyanlık'ta ruh kötülükle doğar, İslamiyet'te ise ruh günahsızdır. İslam'daki insan anlayışı değildir bizdeki anlayış artık. Osmanlı da böyleydi. Çünkü arabesk var. Tasavvufa trajedi yerleşmiştir. Nefs kötü görülür. Nefse düşman olarak bakılır. Eski çağ Helenistik ve Skolastik düşünce etkisi görülür. Bedensel haz kötü görülür. İslamiyet'in doğuşunda trajedi yoktur. Çünkü asli günah yoktur. Rönasans'ın anası İslam'dır. Batı medeniyetleri İslam'dan etkilenmiştir" dedi.
Üçüncü ruh beden tanımlamasının ise 1820'lerde Auguste Comte ile başladığını ifade eden Prof. Dr. Türker, "Comte, analitik mekaniği insan bilimlerine de uygulamıştır. Post modern dönemlerin başlamasıyla ruh ve beden arasındaki farklılık ortadan kalkmıştır. Ben sizin ne yapacağınızı öngörebiliyorsam bu sizi bir cisim yapar. O halde cisimleri açıklamaya yarayan yasalar size de uygulanabilir. O halde öngörüde bulunabilirim. Öngörürsem yönetirim de . Özgürlük yaratıcılıktır. Yaratıcı olursanız öngörülemezsiniz" diye konuştu.
İlgiyle dinlenen söyleşinin sonunda Prof. Dr. Türker'e, BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yardımcısı Buğra Küçükkayalar tarafından Çağdaş Eğitim Kooperatifi Kır Çiçekleri projesine yapılan bağış sertifikası sunuldu.