Bursa’nın havası, partikül madde kirliliği alarmı veriyor

Bursa’nın havası, partikül madde kirliliği alarmı veriyor

Bursa’nın havası, partikül madde kirliliği alarmı veriyor

BUSİAD Çevre ve İş Sağlığı Güvenliği Uzmanlık Grubu tarafından organize edilen “Bursa’da Hava Kirliliği” konulu panel BUSİAD Evi’nde gerçekleştirildi. Konunun uzmanlarınca detaylı bir şekilde ele alınan Bursa’nın hava kalitesiyle ilgili ortaya koyulan veriler, özellikle halk sağlığını olumsuz yönde etkileyen partikül madde kirliliği konusunda kentin maruz kaldığı tehdidi bir kez daha gözler önüne serdi.

Oturum Başkanlığını Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feza Karaer’in yaptığı panele konuşmacı olarak Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Efsun Dindar, Çedfem Mühendislik Laboratuvar Müdürü Yelda Kabahüseyinoğlu, Bursa Büyükşehir Belediyesi Çevre Kontrol Şube Müdürü Esra Eser ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Çevre Yönetimi Şube Müdürü Gülşen Usta katıldı. Panelde ilk sözü alan Dr. Efsun Dindar, “Bursa İli 2016 Yılı Hava Kalitesi” isimli sunumunda Bursa il sınırları içerisinde görev yapan 6 hava ölçüm istasyonundan elde edilen verileri paylaştı. Sunumuna Avrupa’nın en kirli 10 şehrinden 8’inin Türkiye’de olduğu bilgisini yineleyerek başlayan Dindar, Bursa’nın bu kentler arasında olmadığını ancak elde edilen ölçüm sonuçlarının da çok da parlak olmadığını söyledi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre dünyada her yıl 12,6 milyon insanın çevre ve hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybettiğini hatırlatan Dindar, kirletici parametreler ve sağlık etkileri hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Dindar, Bursa’da kurulu istasyonlarda hali hazırda partikül madde 10, nitrojen dioksit, kükürt dioksit, azot oksit, karbon monoksit ve ozon gibi gazların kontrol edildiğini ifade ederek, Bursa’nın yakın tarihteki hava kalitesi indeksinin hassas seviyede olduğunu, bunun da yaşlılar, çocuklar ve solunum rahatsızlığı olan kişiler için risk oluşturduğunu belirtti.

“Süreç kaygı verici”

Partikül madde 10’un ulusal sınır değerinin 70, AB sınır değerinin ise 50 olduğunu dile getiren Dindar, buna göre yapılan ölçümlerde söz konusu değerin 2016 yılı içinde Bursa merkezde 194, Yıldırım İlçesi Beyazıt Caddesi’nde 120 ve Kestel’de de 124 gün aşıldığı bilgisini verdi. Dindar söz konusu aşımın AB sınır değerlerine göre yıl içinde 280, 209 ve 2018 gün olarak sıralandığını kaydederek “Bursa’da sadece Uludağ Üniversitesi istasyonunda partikül madde 2,5 ölçümü yapılmaktadır. Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü’nün sınır değeri 25, yıllık ortalama sınır değer ise 10’dur. Buna göre de söz konusu istasyonda değer yıl içinde 121 kez aşılmıştır ve ölçülen yıllık ortama değer de 24 olarak kayda geçmiştir” diye konuştu. Dindar şöyle devam etti: “Bursa’da kükürt dioksit ve nitrojen dioksit ölçümleri ulusal değer olan 410’u ve 270’i aşmazken, çevre ve insan sağlığı açısından oldukça tehlikeli olan azot oksit (NOx) değeri DSÖ’nün sınır değeri olan 30’u yıl içinde Uludağ Üniversitesi istasyonunda 48, Kültürpark istasyonunda 82, Beyazıt Caddesi’nde 168 ve Kestel’de 53 kez aşmıştır. Bu konuda Uludağ Üniversitesi istasyonunda yıl içinde ölçülen maksimum değer 227 iken, Kültürpark’ta 482’yi, Beyazıt Caddesi’nde 685’i ve Kestel’de 245’i bulmuştur. Yani Bursa’da hava kalitesi son derece kötüdür ve bu kirlilik özellikle kış aylarında pik yapmaktadır. Bununla birlikte Bursa’da termik santral, OSB’lerin arıtma sistemlerinden çıkan atık çamur için yakma tesisleri, katı atık yakma tesisleri ve çimento fabrikalarının kapasite artışları gibi yatırımlar gündeme gelmektedir. Tüm bu etmenleri düşündüğümüzde süreç kaygı verici bir hal almaktadır. Bursa’da her tarafta yükselen bacalar var. Bursa’da elbet sanayi olacaktır ancak hayata geçirilen yeni yatırımların çevreye ve hava kalitesine etkileri mutlak suretle göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin atık çamurları bertaraf etmek için yakmadan ziyade daha çevreci alternatif yöntemler araştırılmalı ve yakma son çare olmalı. Her OSB bünyesinde bir yakma tesisi kurulması da tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Sanayi kaynaklı kirliliği önlemek için temiz yakıt ve ham maddenin yanı sıra kirliliği kaynağında yok edecek teknolojiler kullanılması, yeterli yükseklikte bacaların inşa edilmesi ve bacalarda filtre kullanılması, arıtma tesislerinin kurulması, atıkların değerlendirilmesi, tesislerin mümkün mertebe yerleşim alanlarının dışına yapılması ve personele çevre konusunda eğitim verilmesi gerekir. Ayrıca ölçüm noktalarında ölçüm yapılan kirlilik parametrelerinin sayısı artırılmalı, ölçüm cihazları geliştirilmelidir. Kömür kullanımını teşvik etmek yerine doğalgaz kullanımı için maddi olarak vatandaşa destek sağlanmalı ve kömür kullanan konutlarda doğru yakma sistemleri anlatılmalıdır. Kalitesiz kömür kullanımına dair denetimler artırılmalı ve trafikten kaynaklanan emisyonu azaltmak için yeşil dalga ve akıllı sinyalizasyon sistemleri yaygınlaştırılmalıdır. Şehir planlaması yapılırken hakim rüzgarların yönü de göz önünde bulundurulmalıdır.”

“Bacalarda kimlik sistemi uygulamasına geçilmesi planlanıyor”

Dr. Efsun Dindar’ın ardından söz alan Çedfem Mühendislik Laboratuvar Müdürü Yelda Kabahüseyinoğlu da “Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliği, Sağlığa Etkileri ve Kontrolü” isimli bir sunum yaptı. Yelda Kabahüseyinoğlu, çevre kontrol ve analiz laboratuvarlarının “Sanayi kaynaklı hava kirliliğinin kontrolü yönetmeliği” çerçevesinde görev yaptığını hatırlatarak, hava kirletici etmenler hakkında bilgi verdi. Atmosferde bulunan kükürt dioksitin genel olarak hava kirleticilerinin yüzde 18’ini teşkil ettiğini dile getiren Kabahüseyinoğlu, başta kükürt dioksit olmak üzere söz konusu kirleticilere maruz kalındığında uzun sürede kanser, yüzeysel veya yer altı sularının kirlenme ihtimali ve koku gibi istenmeyen durumlarla karşı karşıya kalınabileceğine işaret etti. Kabahüseyinoğlu, salınan kükürt dioksitin havada kükürt trioksite dönüşerek su buharı ile birleştiğinde asit yağmuru şeklini alan zehirli bir gaz olduğunun altını çizerek, nitrojen dioksit ve azot oksidin de suda çözünerek kimyasal zehirlenmeye yol açtığına değindi. Kabahüseyinoğlu yanma sonucu ortaya çıkan karbon dioksitin de sera gazı etkisine yol açtığını hatırlatarak, “Hava kirliliği belli bir bölgede etkili olsa bile nereye taşınacağı belli değildir. O nedenle özellikle sanayi kaynaklı kirlenmenin önüne geçmek için proses girişlerinin kirleticiyi elimine edecek şekilde seçilmesi, proses girişlerinden kirleticilerin uzaklaştırılması, mevcut proseslerin kirletici üretmeyen proseslerle değiştirilmesi gerekmektedir. 1.5 - 2 yıl içinde bacalarda kimlik sistemi uygulamasına geçilmesi planlanıyor. Yeni yapılacak tesislerde bu konuya azami dikkat edilecek. Ayrıca kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılan binalardan kaynaklanan toz da ciddi tehdit oluşturuyor. Bu konuyla alakalı olarak da önemli adımlar atılması gerekiyor” diye konuştu.  

“Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile ortak denetimler yapıyoruz”

Panelin ikinci bölümünde söz alan Bursa Büyükşehir Belediyesi Çevre Kontrol Şube Müdürü Esra Eser de Bursa’nın sanayileşme, kentleşme ve ulaşım kaynaklı yoğun hava kirliliği ile karşı karşıya olduğunu belirterek, söz konusu kirliliğin önüne geçmek adına Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile ortak denetimler yaptıklarını ifade etti. Temiz Hava Eylem Planı çerçevesinde yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi veren Eser, kent merkezi dışında ilçelerde de önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini, İnegöl ilçesinde belediye ekiplerince haftada 3 gün denetim yaptıklarını ve hava kirliliği konusunda halkı bilinçlendirme çalışmaları yürüttüklerini kaydetti. Eser, İnegöl ilçesinde mobilya atıklarının yakılması nedeniyle ciddi hava kirliliği gözlendiğine dikkat çekerek, yapılan çalışma kapsamında ilçede oluşan mobilya atıklarının özel bir firmanın kurduğu bertaraf tesisinde yakılması yönünde anlaşmaya vardıklarının altını çizdi. Eser şöyle devam etti: “Hamitler Katı Atık Sahası, 2022 - 2023 yıllarında ömrünü tamamlamış olacak. Bunun yerine Kayapa’da yeni bir katı atıl depolama tesisi kurma çalışmaları devam ediyor. Bu yatırım kapsamında ilk başlarda yakma prosesi düşünülmüyor. Ayrıca kent içi ulaşımda kirliliğe yol açan toplu taşıma araç filolarının da yenilenmesi çalışmaları sürüyor. Uludağ Üniversitesi ile imzalanan iş birliği protokolü çerçevesinde 17 ilçede 357 muhtar, 60 sivil toplum kuruluşu 262 kurum temsilcisinden oluşan toplam 679 kişinin katılımıyla toplantılar yaptık. Amaç farkındalığı arttırmak ve bilinç seviyesini yükseltmek. Bu konuda hepimize düşen görevler var. Ayrıca kentte özellikle yaz aylarında yoğun şekilde hissedilen kötü koku kaynaklarının tespitine yönelik TÜBİTAK’la çalışmalar yürütüyoruz. Uludağ Üniversitesi’nde söz konusu çalışmanın ölçüm sonuçları değerlendiriliyor. Öte yandan OSB Kanunu nedeniyle belediye olarak organize sanayi bölgelerinde bir çalışma yapamıyoruz. Bu konudaki tüm inisiyatif OSB bölge müdürlüklerinde.”

“Egzoz gazı ölçüm sonuçları online olarak izlenecek”

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Çevre Yönetimi Şube Müdürü Gülşen Usta da müdürlüğün yürüttüğü hava kirliliğini önlenme çalışmaları hakkında bilgi verdi. Bursa’da hali hazırda 976 adet işletmenin emisyon konulu çevre izninin mevcut olduğunu söyleyen Usta, geçici faaliyet belgesi olan 156 işletmenin ise izin işlemlerinin sürdüğünü, 2016 yılı içinde 516 işletmeye emisyon konulu denetim gerçekleştirildiğini ve 34 işletmeye de idari yaptırım uygulandığını kaydetti. Önemli bir kirletici faktör olan egzoz gazı emisyon ölçümü konusunda da değişikliğe gidildiğini dile getiren Usta, “Bakanlık bu konuda bir takip sistemi oluşturdu. Bakanlıkta birlikte biz de söz konusu ölçüm sonuçlarını online olarak izleme şansı bulacağız. Bursa’da 2016 yılında 1660 aracın denetimi yapıldı ve bu denetimler sonucu 38 adet idari yaptırım uygulandı” diye konuştu. Usta, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bursa’nın bir diğer sorunu da özellikle yaz aylarında kendini gösteren kötü koku konusudur. Koku şikayetlerine istinaden son 3 yılda 68 işletmeden 78 adet koku ölçüm raporu istendi. Uygunsuzluk tespit edilen 1 adet işletmeye idari yaptırım uygulandı. Yine yıl içinde hava, egzoz, su, toprak, atık ve ÇED gibi alanlarda uygulanan toplam idari yaptırım adeti 219’u ve miktarı da 12 milyon TL’yi buldu.”   

DR. EFSUN DİNDAR'IN SUNUMU İÇİN TIKLAYINIZ...

ESRA ESER'İN SUNUMU İÇİN TIKLAYINIZ...