BUSİAD‘dan TÜBİTAK’a AR-GE Raporu
Bursa ve Türkiye ekonomisine büyük katma değer sağlayan üyeleri ile sivil ekonomik toplumun güç birliğinin ifadesi olan Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği – BUSİAD Yönetim Kurulu Üyeleri, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak ‘ı makamında ziyaret ederek “BUSİAD AR-GE Raporu”nu sundu, beklentilerini anlattı.
BUSİAD tarafından her yıl düzenlenmekte olan “Yenilikçilik ve Yaratıcılık Sempozyumu ve Ödülleri” etkinliği için de destek istenen görüşmede, Başkan Altunbaşak; bu çalışmalara hem katılarak hem de teknik anlamda destek verebileceklerini ve bundan memnuniyet duyacaklarını ifade etti.
Bursa’da AR-GE ve İnovasyon yapılanmasının detaylı olarak görüşüldüğü yaklaşık bir saat süren toplantıda hazır bulunan BUSİAD üyeleri;
Oya Coşkunöz YÖNEY (Yönetim Kurulu Başkanı), Günal BAYLAN (Y. K. Başkan Yardımcısı), Ahmet ALTEKİN (Y.K.Üyesi), Aytuğ ONUR ( Y. K. Üyesi), Ergun TÜRKAY ( Y. K. Üyesi), Dr. Erol KILIÇ (Y. K. Üyesi).
BUSİAD AR-GE Raporu aşağıdadır:
BUSİAD AR-GE RAPORU:
Türkiye’nin ekonomik açıdan rekabet gücünü artırmasının teknolojik yenilikler yoluyla bilgi tabanlı bir ekonomiye geçmesi ve iş dünyasının yenilikçi olacaktır.
Yenilik ve bilgi tabanlı ekonominin bir zorunluluk olduğu ekonomimizin en önemli sorunları olan yapısal nitelikli cari açığın sürdürülebilirliği sağlayacak düzeye azaltılamaması ve şimdiye kadar ekonomik büyümede önemli bir etken olan iş gücü maliyetlerindeki avantajın hızla aşınması da ortaya koymaktadır. İstihdam sorununun çözümü için de yenilik ekonomisinin tek kalıcı çözümü sağlayacağı açıktır.
Ülkemizde Ar-Ge harcamalarında son yıllarda önemli artışlar kaydedilmiştir. Özel sektör harcamaları artışı önemli bir ivmelenme kazanmıştır. Kamu kurumlarının hem farkındalık yaratmak hem de mevzuat ve altyapıyı güçlendirmek amacıyla yaptığı girişimlerin bu gelişmede önemli payı olmuştur.
Ancak toplam Ar-Ge’ye ayrılan bütçenin GSYH’ya oranı hala %1 seviyesinin altındadır. Özellikle gelişmekte olan diğer ekonomilerin önde giden örnekleriyle karşılaştırıldığında ülkemizin toplam Ar-Ge’ye yatırım payının ve bu pay içerisinde özel sektör katkısının sınırlı kaldığı görülmektedir. Gerek kamuda, gerekse özel sektörde bu konudaki farkındalık önemli ölçüde artmış olmasına karşın 2023 yılı için konulan, GSYH’nin % 3‟si düzeyinde Ar-Ge harcaması hedefine ulaşılması amacıyla yapılması gereken çok şey olduğu açıktır.
Elde edilen ivmelenmenin devamı amacıyla 22. BYTK kararları ve devamındaki çağırılı proje desteklerinin ve paralelindeki girişimlerin olumlu etkileri olacağını beklenmektedir. Ayrıca bu konuda fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunmasıyla ilgili mevzuatta yapılacak olan değişikliklerinde aynı şekilde olumlu sonuçlar vereceğini düşünüyoruz. Özellikle son yayınlanan teşvik önlemleriyle ArGe harcamalarının genel yönetim harcamaları destekleri dahil %85 oranına kadar çıkabilmesi, çalışan ücretlerinin projenin gereğine göre daha esnek olarak ele alınabilmesi ve projelerin toplam bütçelerinin önemli avantajlar yarattığı düşüncesindeyiz.
Pazarda yer alma ile ilgili kolaylıklar tanımlanırken, vergilendirme ve ilgili mevzuatın ArGe çalışmalarının Türkiye’de yapılan ürün ve hizmetleri destekleyecek şekilde tanımlanması ve kamu alımlarında ArGe içeriğinin ve yeniliklerin dikkate alınacak şekilde düzenlenmesinin de önemli destek mekanizmaları oluşturacağı görüşündeyiz. Teknoloji bölgelerinin daha etkin yönetimi ve kullanımına yol açacak iyileştirici önlemleri, üniversiteden sanayie teknoloji akışını iyileştirecek teknoloji transfer ofislerinin etkin hale getirilmelerini de olumlu gelişmeler olarak beklemekteyiz.
Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra doğal olarak mevcut uygulamalarda iyileşmesini beklediğimiz hususlar bulunmaktadır. Ayrıca olumsuz etkileri olacağını düşündüğümüz bazı gelişmelerin ortaya çıktığını gözlemlemekteyiz.
Mevcut Uygulamalar
Mevcut Uygulamaları iyileştireceğini düşündüğümüz önlemlerin başlıcaları aşağıdaki gibidir:
· ArGe merkezi uygulamalarının daha etkin hale gelmesi için denetimlerin, aynı zamanda gelişmeye yol açacak niteliğe kavuşturulması ve farklı yorumlara izin veren yasal yorum ve hükümlerin birbirleriyle uyumlu kılınması ( Bu amaçla değerlendirme ekiplerinde sanayi deneyimi bulunan kişilerin de kullanılmasına yönelik girişimini olumlu olarak destekliyoruz)
· ArGe merkezi personelinin, fiziksel olarak merkez dışında bulunmalarını öngörmemesi nedeniyle başka kuruluşlarla ortak çalışmaları, saha uygulamalarının izlenmesini, kendini geliştirmeye yönelik seminer kongre gibi faaliyetlere katılımı kısıtlayıcı hükümlerin değiştirilmesi;
· Akademik personelin geçici istihdamla ArGe merkezlerinde görev almalarının mümkün kılınması
· Küçük çaplı ve ileri teknoloji ile iştigal eden şirketlerin ( örneğin gömülü yazılımlar) bir çoğunda ArGe bölümlerinin 50 kişinin altında kalacağını dikkate alarak ve sektörün niteliği icabı ( gıda gibi) dağınık bölge ve alanlarda çalışan şirketlerin araştırmacılarının fiziksel olarak bir merkezde toplamalarının yaratacağı dezavantajların dikkate alınarak, teşvik unsurlarının bu koşullar dikkate alınarak tanımlanması
· ArGe si Türkiye’de yapılan ve ağırlıklı olarak ihraç edilen ürünlerin kullanılmış parçaların inceleme amaçlı ithallerinin önündeki engellerin kaldırılması
· ArGe merkezlerinin veya yerli, ArGe üreten kuruluşların ortak araştırma projelerinde yer aldıklarında, birbirlerine sağladıkları ArGe nitelikli hizmet ve danışmanlık alımlarında halen uygulanmakta olan %20 sınırının kaldırılması
13.10.2010 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Araştırma Geliştirme ve Yenilik Faaliyetlerine Yönelik Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi hakkındaki 6015 sayılı kanunun yayınlanması ile Avrupa Birliği rekabet hukukuna uyum çerçevesinde gerçekleştirilmesi öngörülen uyumlaştırılması çalışmalarının önemli olumsuzluklar ve ülkemiz açısından haksız rekabet yaratabilecek uygulamalara açık olabileceğini düşünmekteyiz. Söz konusu uygulama halen 2013 yılı Haziran ayına kadar uygulaması ertelenmiş olsa da temelde içerdiği sorunların bu erteleme ile ortadan kalkmamaktadır.
Endişelerimize temel oluşturan ilk husus toplam ArGe desteğinin %25 ile kısıtlanması öngörüsüdür. Bilindiği gibi devlet destekleri AB’nin kamusal kaynaklardan ArGe için aktardığı harcamaların sadece % 13’ünü oluşturmaktadır. Kalan % 87 lik kısım ise yerel teşvikler kapsamında verilmektedir. AB ülkelerindeki yerel teşvikler (belediyeler, vakıflar) ilgili mevzuatın dışında tutulurken, taslak yönetmelik; ülkemizdeki tüm teşvikleri kapsayacak şekilde düzenlenmektedir.
AB ülkelerinde devlet teşvikleri dışında farklı mekanizmalar ile yoluyla da Ar-Ge destekleri sağlanmaktadır. Bu mekanizmaların başlıcaları aşağıda özetlenmektedir:
· Yerel Yönetimlerin verdiği ARGE destekleri
· PPP ( Public-Private Partnerships) Projeleri
· Yerel ve bölgesel vergi indirimleri
· Ulusal Proje bazında teşvikler
· AB Çerçeve programları kapsamında nakit destekler
· Güdümlü proje ve konu bazında teşvikler
· Erken teknoloji için pazar yaratma destekleri
· Ar-Ge alt yapı yatırım destekleri
Farklı teşvik kaynaklarının yanı sıra, AB ArGe programlarında; projelere ilişkin dolaylı masraflar, proje maliyetlerine dahil edilerek destek kapsamına alınmakta; nakit destek kapsamında değerlendirilen personel maliyetlerinde herhangi bir sınırlandırma bulunmamakta ve teşvikler proje sahiplerine, beyan esasına göre ve peşin olarak ödenmektedir.
Son çağrılı projeler mekanizması bu dezavantajlı hususlardan bir kısmını gidermeye yönelik hükümler içermekte olduğunu memnuniyetle gözlemlemiş bulunuyoruz. Ancak AB uygulamaları ile arada meydana gelecek olan olumsuz farkı dengeleyecek düzeyde olmayacağını da üzülerek teşhis etmiş bulunuyoruz.
Tartışmaya açılmış olan metinde karşılaştığımız tanımlarla bugün Türk Sanayii’nin ArGe projelerinin çok önemli bir kısmı, halen erişilmiş olan teknolojik seviye nedeniyle, hala “deneysel geliştirme” kapsamına gireceğinden, genel destek oranı kendiliğinden % 25 ‘ler seviyesinde kalmasına yol açacaktır. Bu husus ve geliştirme altyapısına verilen desteğin ayrıca kısıtlanması da, birçok şirketin alabileceği destek oranını, şirketlerin teknoloji geliştirme potansiyellerine göre henüz oldukça erken bir dönemde önemli ölçüde kısıtlayacaktır.
Yukarıdaki sakıncaların yanı sıra tanımlanmış olan üst kurulun, önceden tanınmış olan desteklerin daha sonra geri alınabilmesine izin vermekte ve başvuru sonrasında rekabet öncesi işbirliğinin teşvik edilmesinin ötesinde, zorlayıcı bir nitelik alması riskini taşıyan “proje birleştirme” talebine imkan tanımaktadır. Her iki koşul da özellikle yabancı ortaklı veya doğrudan yabancı sermayeli araştırma şirketlerinin yapacağı yatırımlar konusunda daha fazla çekince ortaya çıkartacaktır. Bu şekilde fizibilite çalışmalarında ortaya çıkacak olan belirsizliklerin büyük çaplı programların devam kararlarının alınmasında önemli bir tereddüt yaratacak ve bu tür programlar sayesinde önemli atılım yapabilen nitelikteki daha küçük işletmelerin, KOBİ’lerin ve Üniversitelerin çalışmaları da olumsuz olarak etkilenecektir.
Görüşümüze göre yönetmeliklerin çıkartılması için verilen sürenin 30.6.2013’e ertelenmesi yeterli bir gelişme teşkil etmemektedir. AB’ye kesin katılma tarihimizi takip eden belirli bir süre için ayrıca “derogasyon” alınarak, gümrük birliğine ilk giriş döneminde, İspanya gibi ülkeler tarafından bile kullanıldığı halde, Türkiye tarafından kullanılmayan bu hakkın, bu kez kullanılması ve bu sürenin de en az 5 yıl olması ülkemiz menfaatleri açısından yararlı olacaktır.