BUSİAD Felsefe Söyleşileri’nde Kubilay Aysevener’i ağırladı.
BUSİAD Düşünce Kulübü alanında uzman akademisyenleri “Açık Kapı Toplantıları Felsefe Söyleşileri” etkinliğinde ağırlamaya devam ediyor
28 Şubat’ta BUSİAD Evi’nde yapılan etkinlikte Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kubilay Aysevener “Tarihsel Bilgi ve Hakikat” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
BUSİAD Düşünce Kulübü’nün etkinliklerinden olan, Uludağ Üniversitesi, Uludağ Felsefe Derneği katkılarıyla düzenlenen “Açık Kapı Toplantıları Felsefe Söyleşileri”nin konuğu Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kubilay Aysevener oldu. Aysevener “Tarihsel Bilgi ve Hakikat” konulu sunumunda Aristotales’in ‘Ahlak olmadan bilgiye ulaşılamaz’ sözünün günümüzdeki önemini vurguladı.
BUSİAD Düşünce Kulübü alanında uzman akademisyenleri “Açık Kapı Toplantıları Felsefe Söyleşileri” etkinliğinde ağırlamaya devam ediyor. 28 Şubat’ta BUSİAD evinde yapılan etkinlikte Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kubilay Aysevener “Tarihsel Bilgi ve Hakikat” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
Aysevener iş dünyası ve öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği sunumunda, bilgi çağının başlamasıyla 19. yüzyılda oluşan bilgi anlayışını ve günümüzde değişen kabulleri paylaştı. Aysevener günümüzde Aristotales’in adeta tekrar vücut bularak ‘Ahlak olmadan bilgiye ulaşılamaz’ sözünü hatırlattığını belirtti. Kubilay Aysevener büyük ilgiyle takip edilen sunum sonrasında dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan BUSİAD Genel Koordinatörü Basri Tüfekçioğlu Aysevener’e teşekkürlerini iletirken, felsefe söyleşilerinin önemine dikkat çekti.
Etkinlik BUSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ali Ceylan’ın bilim dalları arasında felsefenin önemini vurgulayarak Kubilay Aysevener’e plaket sunmasıyla sona erdi.
Prof. Dr. Kubilay AYSEVENER / Özgeçmiş
1982 yılında Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Sistematik Felsefe ve Mantık Anabilim Dalı’nda yükseköğrenimine başladı. 1986 yılında lisans eğitimini tamamladı; aynı yıl Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe Bölümünde yüksek lisans programına katıldı. 1987 yılında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümünde, Araştırma Görevlisi olarak göreve başladı. 1989 yılında Yüksek Lisans tezini tamamladıktan sonra, 1990 yılında, yukarıda adı geçen Enstitü’de, doktora programına katıldı ve programı 1995 yılında “R.G. Collingwood’da Tarih ve Felsefe İlişkisi Üzerine Bir İnceleme” başlıklı tezini vererek tamamladı. 1997 yılında Yardımcı Doçent, 2004 yılında Doçent, 2011 yılında profesör oldu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Felsefe Bölümleri’ni kurdu. 1995 yılından 2001 yılına kadar, “Türk Felsefe Derneği”nde Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 2001-2002 Öğretim Yılında, Taiwan Ulusal Cheng Che Üniversitesinde, Konuk Öğretim Üyesi olarak görev yaptı. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi’nde Felsefe Bölümü Başkanlığı görevini yürütmektedir. Kitap ve makaleleri özellikle Tarih Felsefesi konusundadır.
Konu: Tarihsel Bilgi ve Hakikât (Özet)
Yirminci yüzyılda tarih felsefesi çalışmalarının hemen çoğu tarihçilerin bir tarih bilgisi oluşturmak için kullandıkları malzemenin doğasına odaklanmıştır: belge ve metin. Bilginin temel kaynağı olarak belgelerden ve metinlerden yararlanmak zorunluluğu, ister istemez orada yazılanların anlamlarının ne kadar gerçekliğe karşılık geldiğini, şimdi okurken anlaşılanların geçmişte yapılırken anlaşılanlara ne kadar uyduğunu da sorgulamayı gerektirmektedir. Bu zorunluluk, metin çözümlemesi çalışmalarının yayılmasına ve anlam, anlama, söylem, söyleme, yorum ve yorumlama gibi terimlerin neyi ifade ettikleri üzerine bir düşünme çabasına girişilmesine yol açmıştır. Metin çözümlemesinin öznel yönünün ortaya çıkardığı sorun, metindeki anlamın yeniden kurulmasına aracılık etmesi nedeniyle, üstü kapalı da olsa, nesnellikle ilgili etik bir soruna yol açmasıdır. Temel kaygısı nesnellik olan bilimsel tutum alış, özellikle metin çözümlemelerinde güvenilir bilgiler oluşturulması için belirli ilkeler üzerinden hareket etmeyi gerekli görmüşse de, bir metnin niyetinin, bir metnin yazarının niyetinin ya da bir metni okuyan ve yorumlayan kişinin niyetinin, metnin çözümlenmesinde asıl amaca ulaşılıp ulaşılmayacağını bir sorunsal haline getirmiştir.