BUSİAD, “Gıda güvenliği” paneline ev sahipliği yaptı

BUSİAD, “Gıda güvenliği” paneline ev sahipliği yaptı

BUSİAD, “Gıda güvenliği” paneline ev sahipliği yaptı

BUSİAD Gıda Uzmanlık Grubu tarafından organize edilen “Gıda güvenliği” paneli, gıda sektörü paydaşlarının katılımı ile BUSİAD Evi’nde gerçekleştirildi. Etkinliğin açılışında konuşan BUSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Uzmanlık Grubu Koordinatörü Selim Tarık Tezel, insanoğlunun ilk gıda işleme yöntemi olarak et pişirmeyi, 1,8 milyon yıl önce uyguladığının tahmin edildiğini belirtti. Günümüzün modern gıda teknolojilerine ulaşılmasının savaşlarda dayanıklı gıdalara duyulan gereksinim nedeniyle ortaya çıktığına değinen Tezel, gelinen noktada gıda işleme teknolojilerinde amacın sadece gıdaları dayanıklı hale getirmek olmadığını, gıdayı tüketirken tat, koku ve görünüş gibi duyusal özelliklerinde ve besin değerinde en az kayıp oluşturacak gıda işleme yönteminin uygulanması olduğunu kaydetti. Tezel, açlık çeken Afrika ülkelerindeki doyurulması gereken insan varlığının bir şekilde mutlaka müdahil olunması gereken bir gerçek olduğunu altını çizerek, “Tarımsal ve hayvansal gıda üretimine küresel ısınma ve çevre kirliliğinin olumsuz etkileri dünyanın yüz yüze kaldığı bir diğer hayati sorun. Gelişen teknolojiler, hastalıklar-beslenme ilişkisi ve gıdalardaki sağlığa yararlı veya zararlı etken maddelerin bilinmesi, günümüz modern insanının beslenmekten beklentisini değiştirdi. Tüketiciler artık bir gıda maddesinden karın doyurmanın yanı sıra; sağlık üzerine etken bir madde ya da doğal besin katkısı içerip içermediği gibi özellikleriyle de ilgileniyor” diye konuştu. Tezel şöyle devam etti: “Gıda maddesi üretiminde ana amaç; tüketildiğinde insan sağlığına herhangi bir zarar vermeyen ve besin içeriğinde mümkün olan en az zararın oluşturulduğu bir gıda üretilmesi. Gıdalar mamul maddeye işlenirken, ambalajlanırken ve taşınırken çevreden ve çalışanlardan bulaşan birçok mikrobiyolojik, kimyasal, fiziksel risk ve tehlikelerin etkisi altında kalabiliyor. Gıda maddesi mamul madde haline dönüştürülürken tüm bu riskler de göz önüne alınmalı. Diğer taraftan, üretilen gıdanın raf ömrü olarak tanımlanan önceden belirlenmiş bozulmadan saklanabildiği süre boyunca güvenli olarak tüketilmesinin sağlanması da yasal bir zorunluluk.”

“Gıda güvenliği son yıllarda daha fazla önem kazanır hale geldi”

Tezel’in ardından oturum başkanlığını Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ece Soyutemiz’in yaptığı ve Bursa Tüketici Derneği Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz’ın, Bursa Yem ve Gıda Kontrol Araştırma Enstitüsü Müdürü Harun Seçkin’in, Bursa Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Serkan Durmuş’un ve Gıda Yüksek Mühendisi-Danışman Metin Kavas’ın konuşmacı olduğu panele geçildi. Panelin açılışında konuşan Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ece Soyutemiz, gıda güvenliği konusunun her geçen gün daha fazla önem kazanır hale geldiğine işaret ederek, söz konusu kavramın gıda endüstrisi, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, medya ve tüketicileri de içine alan çok paydaşlı bir yapı olduğunu söyledi. Son 15 yılda artan dünya nüfusu ve küreselleşme gibi nedenle konunun sürekli gündemde olduğunun altını çizen Prof. Dr. Soyutemiz, gıda güvenliğini sağlamadaki en önemli görevin devlete düştüğünü hatırlattı.

“Hale giren her ürünün test analizden geçmesi şart”

Panelde konuşan Bursa Tüketici Derneği Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz da “Gıda güvenliği ve tüketici hakları” isimli bir sunum yaparak, tüketicilerin güvenli gıdaya bakış açısıyla ilgili katılımcıları bilgilendirdi. Dünya Sağlık Teşkilatı verilerine göre dünyadaki ölümlerin yüzde 73’ünün beslenme kaynaklı olduğunu ifade eden Yılmaz, tüketicilerin tükettikleri gıdaların yaşam sürelerini belirlediğinin farkında olduğunu kaydetti. Yılmaz, tüketicilerin ilaç kalıntısı, genetiği değiştirilmiş ve kimyasal ürünler ile yanlış yönlendiren reklamlar nedeniyle mağdur edildiğini vurgulayarak “Anayasanın 172. ve Tüketici Kanunu’nun ilgili maddeleri gereği sağlıklı ve güvenli gıda hakkının korunduğunu görmek istiyoruz. Çünkü gıdaya bağlı olarak yitirilen bir insan hayatının geri dönüşü yok. İnsan için sağlık hakkı her şeyden üstündür. Sağlık hakkı korunmadıkça diğer hakların bir önemi yok. Tüketiciler olarak tarladan sofraya uzanan üretim sürecinin her aşamasından haberdar değiliz. Üreticiler bu konuda sorumlu ancak gerekli denetimin yapılıp yapılmadığından da emin değiliz. O nedenle tüketiciler her hangi bir zarara uğramadan söz konusu zincirin yasal çerçevede denetimini arzu ediyoruz” diye konuştu. Yılmaz şöyle devam etti: “Tüketiciler olarak ülkemizde yapılan gıda denetimleri sonucu kalıntı riski taşıyan gıdaların imha edildiğiyle ilgili bilgilendirilmemizle birlikte, söz konusu ürünlerin yeniden pazara sokulup sokulmadığı ile ilgili endişe taşıyoruz. Öte yandan mevsimi olması nedeniyle yaş meyve sebzede ilaç kalıntısı sorunu ile karşı karşıya kalabiliriz. Hallerde laboratuvar eksikliği olduğu düşüncesindeyiz. Hale giren her ürünün test analizden geçmesi şarttır. Bunun için gerekli laboratuvarların kurulması gerekiyor. Bir kez daha hatırlatmak istiyorum ki sağlık ve güvenlik hakkı tüm hakların üstündedir ve riske edilemez. Gıda konusunda üretici, kamu ve tüketicilerle birlikte ulusal politikaların belirlenmesine ihtiyaç var. Aslında bu alanda politikalar mevcut ancak uygulanması tartışma konusu.”

“2014 yılında 599.031 adet analiz gerçekleştirdik”

Panelde konuşan Bursa Yem ve Gıda Kontrol Araştırma Enstitüsü Müdürü Harun Seçkin de gıda güvenliğinde kontrol laboratuvarlarının önemine değindi. Türkiye çapında 11 merkez araştırma enstitüsü, 10 bölge araştırma enstitüsü ve 26 adet konu araştırma enstitüsü olmak üzere toplam 47 araştırma enstitüsü olduğunu belirten Seçkin, Bursa Yem ve Gıda Kontrol Araştırma Enstitüsü’nün Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı olarak gıda, yem, su ve su ürünlerinde araştırma ve analiz gerçekleştirdiğini kaydetti. Enstitülerinde Kalite Yönetim Sistemi çalışmalarına 2001 yılında başladıklarını ve akreditasyon çalışmalarına temel oluşturması amacıyla 2002 yılında TÜV belgelendirme kuruluşu tarafından yapılan denetim sonucu ISO 9001:2000 belgesini aldıklarını dile getiren Seçkin, 2004 yılında ise Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite edildiklerini söyledi. Seçkin, enstitü olarak 2014 yılında 14.911 adet numune incelemesi gerçekleştirdiklerine değinerek, yine aynı yıl birbirinden farklı 1.417 çeşit, toplam 599.031 adet analiz gerçekleştirdiklerini sözlerine ekledi. 

“Gıda güvenliğine gerekli bütçe ayrılmazsa sağlık harcamaları artar”

Bursa Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Serkan Durmuş da Bursa’da gerçekleştirdikleri gıda güvenliği anket sonuçlarını katılımcılarla paylaşarak çarpıcı rakamlar verdi. Durmuş, gıda güvenliğine gerekli bütçenin ayrılmadığı sürece sağlık harcamalarına daha fazla kaynak ayrılması gerekeceğini belirterek, gıda güvenliği sürecinin etkin bir şekilde yönetilebilmesi için; tarım, üretim ve tüketim sürecinde gıda güvenliği konusuna özen gösterilmesi gerektiğinin altını çizdi. Durmuş, gerçekleştirdikleri ankete katılanların yüzde 53,96’sının tükettiği gıdaların sağlıklı ve güvenilir olduğunu düşünmediğini, yüzde 70,25’inin ilgili bakanlığın gıda işletmelerinde yapmış olduğu denetimleri yeterli bulmadığını ve yüzde 70,40’ının uygun üretim yapmayan kuruluşlara uygulanan cezai yaptırımların caydırıcı olmadığını düşündüğünü belirtti.

“Bilinçli tüketici olmadan hiçbir şey düzelmez”

Panelde konuşan Gıda Yüksek Mühendisi/Danışman Metin Kavas da gerçekleştirdiği sunumda gıda sektörü açısından gıda güvenliğinin önemine değindi. Kavas, gıdanın dünyada az olan değerli bir meta olduğuna işaret ederek, bu nedenle tüketicilerin gıdaları bilinçli olarak tüketmesi gerektiğini söyledi. Kavas, günümüzde tüketicilerin gıdayı seçme noktasında dahi yeterli yetkinliğe sahip olmadığının altını çizerek, “Bilinçli tüketici olmadan hiçbir şeyin düzeleceğine inanmıyorum. Tüketici bilinçlenmediği ve ne istediğini bilmediği sürece hiçbir mekanizma mevcut sorunları çözemez. Hareketi başlatacak olan bizleriz. Alttan gerekli baskı olmadığı sürece ne devlet ne de üreticiler gerekli önlemleri almaz. Gıdaların kasıtlı eylemlerden ya da kontaminasyondan korunması çok önemli. Türkiye’de hala bir bal sorunu var ve bu sorun çözülebilmiş değil. Bal konusu taklit ve tağşişin birlikte olduğu bir konudur. Ambalaj konusunda da Türkiye’de bir gıda terörü var” şeklinde konuştu.