BUSİAD, Türk-Alman Ekonomik İlişkileri Toplantısı’na ev sahipliği yaptı
BUSİAD; Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası, İstanbul Politikalar Merkezi Sabancı Üniversitesi Stiftung Mercator Girişimi, TÜRKONFED ve MARSİFED desteği ile gerçekleştirilen “Türk-Alman Ekonomik İlişkileri: Bölgesel Bakış Açısından Durum Analizi ve Gelecek Perspektifleri” isimli yuvarlak masa toplantısına ev sahipliği yaptı.
BUSİAD Evi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıya İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreter Yardımcısı Frank Kaiser, İstanbul Politikalar Merkezi Yetkilisi Siyaset Bilimci-Ekonomist Dr. Ebru Turhan, İstanbul Politikalar Merkezi-Mercator Burs Programı Koordinatörü Çiğdem Tongal, TÜRKONFED Brüksel Temsilcisi Dilek Aydın, Leoni Kablo Genel Müdürü Şükrü Erdem ve Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Bandırma’nın yanı sıra; Alman menşeili ya da Alman ortaklı firmaların yetkilileri ile Almanya’yla ekonomik ilişkileri olan firmaların temsilcileri katıldı.
Toplantının açılışında konuşan BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Günal Baylan, TÜRKONFED, MARSİFED, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası, İstanbul Politikalar Merkezi ve BUSİAD’ın işbirliği ile gerçekleştirilen bu önemli toplantıya katılan tüm konuklara teşekkür etti. Türkiye’nin Almanya ile ekonomik bağlarının çok güçlü olduğunu ve iki ülke arasındaki ticaret hacminin 38 milyar Dolar’a ulaştığını ifade eden Baylan, Türkiye ihracatının yüzde 9’luk kısmını Almanya’ya yaparken, ithalatının da yaklaşık yüzde 10’unu Almanya’dan karşıladığını hatırlattı. “Bu dengeli ilişkinin uzun yıllar artarak devam etmesini diliyoruz” diyen Baylan, “Yine biliyoruz ki Türkiye’deki Alman firmaları en kalabalık yabancı yatırımcı grubunu oluşturmaktadır. Bursa ve çevresindeki Alman şirketleri veya Alman sermaye ortaklığıyla kurulan Türk şirketleri; önemsediğimiz ilişkilere değerli katkılar koymaktadır. Bugün işbirliğinin gelişmesi doğrultusunda siz değerli iş insanlarının değerlendirmeleri ve önerileri, bize ve ülkeye ışık olacaktır. Diğer taraftan iki ülke arasındaki birliktelik ve güvenin artmasının ve AB ile Türkiye arasındaki siyasi bütünleşmenin tam üyelikle sonuçlanmasının; hedeflenen müzakerelere ivme kazandıracağına inanıyorum” şeklinde konuştu.
Baylan’ın ardından söz alan Prof. Dr. Fuat Keyman da, BUSİAD ile bu ortak çalışmayı yapmaktan mutlu olduklarını belirterek, toplantının bundan sonra yapılacak toplantılara öncülük edeceğini söyledi. Prof. Dr. Keyman, Türkiye-Almanya ekonomik ilişkilerini Bursa’dan başlayarak kapsamlı olarak sadece sanayi yatırımları temelinde değil, ekonomik aktörlerin bu sürece katılımları ve ekonomik aktörler arasındaki diyalogun arttırılması yönünde de geliştirmek istediklerini dile getirerek, Türkiye-Almanya ekonomik ilişkilerini Anadolu’nun çok ön plan çıkmış kilit illerinden başlayarak güçlendirmeyi amaçladıklarını kaydetti. Prof. Dr. Keyman, şöyle devam etti: “Bursa, hem Türkiye ekonomisi hem de Türkiye-Almanya ekonomik ilişkileri bağlamında kilit bir kentimiz. O yüzden de Bursa’da bu toplantıyı yapmak çok önemli. Almanya çok güçlü bir ülke. Türkiye de değişen, dönüşen önemli bir ülke konumunda. Almanların Türklere, Türklerin de Almanlara olan bakış açısında bugünkü yapıya tekabül etmeyen bir durum var. Bizim genel amacımız, Türkiye-Almanya algısını değiştirmek ve bunu yaparken de akademik ve sivil toplum anlamında politika üretme bağlamında ortak çalışma platformları yaratmak. Bunu son 4 yıldır yaparken 3 alana odaklandık. Türkiye, Almanya ve AB ilişkileri, eğitim, çok kültürlülük, entegrasyon, göç ilişkileri ve iklim değişiklikleri ilişkileri.”
“Türkiye ekonomisinde eskiden yaşanan coşku yerini biraz daha hassas bir döneme bıraktı”
Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Prof. Dr. Fuat Keyman’ın yaptığı ve Frank Kaiser, Dr. Ebru Turhan ve Dilek Aydın’ın birer konuşma gerçekleştirdiği “AB Katılım Süreci: Bölgesel Kalkınma ve Türk-Alman Ekonomik İlişkilerine Etkileri” isimli toplantıya geçildi. Türk-Alman ekonomik ilişkilerinin oldukça dinamik ve çok boyutlu olduğuna işaret eden Frank Kaiser, Almanya’nın Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı konumunda olduğunu belirtti. İkili ticaret hacminin 2013 yılında yüzde 5 artarak yeni bir rekor seviyeye ulaştığını ifade eden Kaiser, “Günümüzde 6000’den fazla Alman şirketi ya da Almanya sermayeli şirket, Türkiye’de faaliyet göstermektedir. Bu şirketlerin pek çoğu bölgesel operasyonlarını Türkiye’den yürütmekte ve böylece Türkiye’nin bölgesel bir iş merkezi olarak önemini arttırmaktadır. Sahip olduğu tüm dinamizme rağmen, Türk-Alman ekonomik ilişkileri son dönemde önemli fırsatların yanı sıra Avro krizi, Türkiye’nin AB’ye katılım sürecindeki duraklama, Ortadoğu’daki çatışma ortamı gibi iç ve dış etkenler nedeniyle önemli zorluklarla karşılaşmaktadır” şeklinde konuştu. Kaiser, Alman yatırımcıların Türkiye piyasası ile yakından ilgilendiğini ve ortaya çıkan verilerin de bunu desteklediğine değinerek, “Büyüme rakamları çok olumlu. Orta ve uzun vadeli piyasalarda bu konu önemli olarak algılanıyor. Türkiye ekonomisinde eskiden yaşanan coşku yerini biraz daha hassas bir döneme bıraktı. 5 yıl önce Türkiye’ye geldiğimde muhteşem bir Türkiye coşkusu vardı. Gelişim hızı konusunda Hindistan, Çin ve sonra Türkiye geliyordu ve herkes çok coşku doluydu. Yakın zamanda konuştuğum büyük hacimli bir Alman şirketinin yetkilisi, Türkiye’nin sürekli büyüyoruz demesindense, gerekli planlamaları yapabilmek adına gerçekleri paylaşması gerektiğini söyledi. Eğer ülkede büyüme durduysa da bilmeleri gerektiğini aktararak, karanlıkta ilerlemenin kendilerini tedirgin edeceğine değindi” şeklinde konuştu. Kaiser, şöyle devam etti: “Türkiye hala yabancı yatırımlara bağlı. Türkiye’nin büyümesi için bu bir ön koşul. Bence yatırım şartlarının daha şeffaf olması gerekiyor. Türkiye’de bir enerji tesisi kurmak istendiğinde ne gibi izinler gerekiyor bilmek zorundayız. Türkiye’nin AB üyeliği konusunda da Türkiye gerçekten AB üyesi olmak istiyor mu, istemiyor mu? bunu sormak gerekir. Türkiye için önemli olan nedir? Bence üyelik süreci çok önemli. Gelinen noktada üyelik sürecinde değişiklikler yapılıyor ve Türkiye için bu bir avantaj. Özellikle kurumsallaşma gibi konularda Türk firmalarına önemli destekler sunacaktır. Kalite yönetimi Türkiye’yi hak ettiği yere, sanayi ülkesi pozisyonuna taşıyacaktır. Türkiye’de bölgesel gelişim noktasında da önemli adımlara tanık oluyoruz. Son 10 yılda Türkiye’nin sadece İstanbul ve Marmara Bölgesi’nden ibaret olmadığı daha net görülmeye başlandı. İç Anadolu Bölgesi bile bu süreçte çok güçlendi. Bursa, geleneksel güçlü konumunu sürdürüyor. Alman yatırımcıları için ilginç olan, gelişim ölçeğinin çok büyümesi. Farklı bölgelerin güçlendiğini ve yatırım anlamında İstanbul’dan bağımsız olduklarını görmek memnuniyet verici.”
“Türk-Alman siyasi ve ekonomik ilişkileri arasında bir asimetri var”
Frank Kaiser’in ardından söz alan Dr. Ebru Turhan da, Türkiye ile Almanya arasındaki ekonomik ilişkilerin çok önemli olduğunu ifade ederek, ekonomik ilişkilerde yaşanan ivmenin, siyasi ilişkilerde gözlemlenemediğini yani siyasi ve ekonomik ilişkiler arasında bir asimetrinin olduğunu belirtti. Türkiye’nin AB’nin genişleme tarihinde istisnai bir durumu teşkil ettiğini dile getiren Dr. Turhan, üyelik sürecinde adeta bir adım ileri, bir adım geri gidildiğine işaret etti. Dr. Turhan ilişkilerin son 3-4 yılda büyük bir duraklama sürecine girdiğine işaret ederek, “AB kurumları tarafından Türkiye’nin üyelik süreci pek dile getirilmemeye başlandı. Alman iş dünyası dernekleri de düzenli aralıklarla süreci destekleyici açıklamalarda bulunuyorlardı. 2013 yılından bu yana bu yönde bir açıklama göremiyoruz. Türkiye’nin AB üyeliği bir bakıma Almanya’nın siyasal ve ekonomik ajandasından düşmüş durumda” diye konuştu. Dr. Turhan, Türkiye’nin Gümrük Birliği anlaşmasını yakın ve orta vadede AB üyeliği onaylanacak diye imzaladığını, ancak bu süreçte AB üyesi olamadığını hatırlatarak, “Türkiye’de AB ile ekonomik bütünleşme devam ederken AB’ye siyasi entegrasyon olmamasının sonuçlarını Gümrük Birliği müzakerelerinde görebiliriz. Gümrük Birliği’nin revize edilmesi bu anlamda önemli fırsatlar sağlayacak. Bu revizyon, hizmet sektörünün Türkiye piyasasına girmesine kolaylık sağlayacaktır” diye konuştu. Dr. Turhan şöyle devam etti: “Almanya-Türkiye ilişkilerinde siyasi entegrasyonda yaşanan duraksama, Türkiye’de siyasi istikrarın belli bir oranda kaybolmuş olmasıyla da ilişkili. Türkiye’deki ekonomik ve siyasi istikrarın yavaş yavaş yerinden oynaması, Alman şirketlerini de kaygılandırıyordur. Alman firmalarının son dönemdeki Türkiye yatırımlarına gelecek olursak, 2011 yılında 599, 2012’de 461, 2013 ‘de 417 ve 2014’de de 338 Alman firmasının Türkiye piyasasına girdiğini görüyoruz. 2015 yılı Ocak-Haziran ayları arasında 168 firma girmiş. Geçen yılın aynı döneminde 188 firma giriş yapmıştı. Bu tabloya bakarak düşüş trendinin devam ettiğini görebiliriz. Türkiye AB diyalogundaki sorunlar ve bu sorunların Türkiye Almanya ilişkilerine yansımaları devam ederken yapılması gereken, AB Türkiye diyalogunu biraz daha eleştirisel bir bakış açısı ile analiz etmek ve ikili ilişkilerin belli boyutlarını modernize etmek. Almanya AB’nin lokomotif gücü olarak büyük bir önem arz etmekte. O nedenle Almanya’daki iş dünyası aktörlerinin tercihleri göz önüne alınmalı.”
“Gümrük Birliği müzakereleri Türkiye adına büyük fırsat olacak”
Dilek Aydın ise AB’nin yeni bir küresel şekillenme içinde olduğunu ifade ederek, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’nın sadece AB ile Amerika arasındaki ticaret ve yatırım ortamını değil, küresel yatırım ortamını ve rekabeti de etkileyecek bir süreç olacağını kaydetti. Aydın, söz konusu sürecin standartları ve 21. yüzyılın ticaret kurallarını belirleyecek bir öneme sahip olduğunun altını çizerek, “Yatırımcı, devlet, ticaret ve çevre standartlarını belirleyecek yeni bir süreç yaşanıyor. Türkiye’nin en büyük fırsatı Gümrük Birliği müzakereleri olacak. Gümrük Birliği kapsamının genişletilmesi, içinde şu an mevcut durumda olan asimetriği giderecek bir güncellemeye gidilmesi açısından önemli. Bu süreçte Almanya’nın ve Alman ortaklarımızın desteği büyük önem taşıyor. Business Europe, Türkiye’nin bu pazarın doğal bir parçası olduğunu ifade ederek, ilerleyen safhalarda anlaşmanın bir genişleme maddesi ile Türkiye’yi de kapsaması talebinde bulunuyor. Bu da Alman-Türk iş dünyası olarak, işbirliğinin derinleştirilmesinin sadece ekonomik değil, siyasi kazanımlar anlamında da büyük önem taşıdığının en somut göstergesi” diye konuştu. Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin de reformları hızlandırmak gibi bir hedefi var. Yargı, temel haklar, adalet ve özgürlük temalı başlıklarda AB’nin mevcut blokajları kaldırarak hızla ilerlenmesi, Merkel’in de destek olduğu üzere sürece hız kazandıracaktır. Sosyal politikalar başlığının açılması da kritik önem taşıyor. Uyum çalışmalarında bu süreç sadece AB üyeliği açısından değil, küresel rekabette ve değer zincirlerinde Türk şirketlerinin yükselmesi adına da önemli. Alman ortaklarımızdan alabileceğimiz en temel destek, geleceğe dönük teknolojik dönüşüm başta olmak üzere bilgi ve teknoloji transferi anlamında iş birliklerini geliştirmemiz olacak. Değişen ve genişleyen bir AB içinde reformlarını tamamlamış, güçlü bir hukuk devletine ve ileri demokrasiye sahip bir Türkiye ile ortak geleceğe akılcı bir çözümle imza atma inancımız kaybolmamalı.”
Dilek Aydın’ın konuşmasının ardından toplantıya katılan tüm konukların fikir ve görüşlerini paylaştıkları yuvarlak masa görüşmelerine geçildi. Görüşmeler sonunda toplantının moderatörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Fuat Keyman ile konuşmacılar Frank Kaiser, Dr. Ebru Turhan ve Dilek Aydın’a plaket takdim edildi.
“Türkiye 2015 yılının ardından yine eski coşkulu günlerini yakalayacaktır”
Yuvarlak masa toplantısının ikinci bölümü, moderatörlüğünü İstanbul Politikalar Merkezi-Mercator Burs Programı Koordinatörü Çiğdem Tongal’ın yaptığı ve Leoni Kablo Genel Müdürü Şükrü Erdem ve Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Bandırma’nın birer konuşma gerçekleştirdiği “ Bölgesel Kalkınma ve Türk Alman Ekonomik İşbirliğinde Bursa ve Eskişehir Örneği: Kazanımlar, Fırsatlar ve Beklentiler” isimli toplantı ile devam etti.
Leoni Kablo’nun Bursa’daki yatırımları ve mevcut büyüklüğü hakkında bilgi veren Şükrü Erdem, Türkiye’den Ortadoğu ve Balkanlar’a da hizmet verdiklerini söyledi. Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne tek taraflı üye olduğunu ve yapılacak revizyonlarla bunun tersinin de gündeme gelmesi gerektiğini kaydeden Erdem, ancak bu şekilde ortak rekabet şartlarının sağlanmış olacağını kaydetti. Türkiye’de yatırımı olan bir Alman firması ile Türk firmasının bu konuyla ilgili aynı beklenti içinde olduğunun altını çizen Erdem, “Türkiye’nin bir diğer önemli sorunu da demir yolu ağının gelişmiş ve güçlü olmamasıdır. Türkiye’de hala ulaşımda otobüs ve minibüsler kullanılıyor ve bu az gelişmişlik örneği. Bu lojistik problemini Türkiye’nin acilen çözmesi gerek. Öte yandan eğitimde yaşanan sorunlar da bir başka konu olarak karşımıza çıkıyor. Ülkede kanunlar var ancak uygulamada sorunlar yaşanıyor” diye konuştu. Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Bandırma da dünyaya mal olmuş büyük Alman firmalarının temelinde büyük mühendislik bilgisinin yattığını hatırlatarak, Alman ve Türk yatırımcıları arasında farklılıklar olduğunu, bunun da gayet doğal olduğunu kaydetti. Alman ve Türk iş adamları arasındaki birlikteliği sağlamanın zor olmadığına değinen Bandırma, “İki ülke arasında 100 yıllık bir ilişki var. Her iki tarafta da karşılıklı olarak birbirinin artılarını ve eksilerini öğrenmiştir. Türkiye dinamik, genç ve eğitimli bir nüfusa sahip. Son yıllarda da bir çıkış yakaladı. Yurt dışında şirketler satın alır ve önemli yatırımlar yapar hale geldi. 2015 yılında yaşanan mevcut siyasi sorunların ve durgunluğun geçici bir süreç olduğunu ve Türkiye’nin bu süreci atlatarak yine eski coşkulu günlerini yakalayacağını düşünüyorum” diye konuştu. Bandırma, Almanya ile Türkiye’nin ticari hacminin 38 milyar dolar seviyesinde olduğunun bilgisini vererek, Türkiye’nin 2023 yılındaki 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşması için Almanya’ya daha fazla ihracat gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’nin bu süreçte her yıl ortalama yüzde 6 seviyesinde büyümesi gerektiğine değinen Bandırma, “Karşımızda böylesi büyük bir pazar ve market var. Türkiye, Alman ürünlerine çok yatkın ve bu ürünleri severek kullanıyor. Türkiye’de en çok satılan yabancı otomobil markaları Almanlara ait. Otomobillerle birlikte yedek parçalarını da satın alıyoruz. Ayrıca Almanya’da çalışan çok sayıda Türk vatandaşımız var. 50 yıl önce işçi olarak gidenlerden şu an 3. nesilde iş adamı olanlar var. Bu insanlar Almanya’nın ekonomisinde söz sahibi olmuşlar. Bir tarafta AB’ye üye olmak isteyen bir Türkiye, öte yanda buna engel olmak isteyen bir Almanya var. Ekonomik ilişkiler gelişiyor ama siyasette sorunlar var. Almanya, Türkiye’nin AB’ye girmesine destek olmalıdır. Gelinen noktada Avrupa Birliği Türkiye’nin aralarında olmamasının bedelini de tartışıyor. Çünkü Türkiye’nin AB’ye katacağı çok önemli değerler var” şeklinde konuştu. Bandırma, Eskişehir ilinin sahip olduğu özelliklerle ilgili olarak da şunları kaydetti: “Eskişehir Anadolu’nun yıldız şehridir. Son yıllarda hızla gelişen, şehirleşme planlarını tamamlamış ve Avrupa şehri haline gelmiş bir yapısı var Eskişehir’in. Turizm şehri olma kimliğinin yanında güçlü termal kaynaklara da sahip. Lüle taşı Türkiye’de sadece Eskişehir’de çıkıyor. Şehir iki üniversite sahip ve eğitimli insan oranı çok yüksek. Eskişehir ayrıca İstanbul, Bursa ve Ankara gibi şehirlerin odak noktasında bulunuyor ve hızlı tren ile ulaşım imkanına sahip. Gelişmiş OSB’si ile dinamik bir şehir. Özellikle savunma sanayi, raylı sistemler ve seramik konusunda önemli yatırımlar almış. Önemli bir yatırım merkezi konumundaki Eskişehir gibi illerin sayısının artması bir devlet politikası meselesidir. Eğer şehre bir dünya markası gelirse, yan sanayi de gelecektir ve kentin dünyadaki bilinilirliği artacaktır.”
Aydın Bandırma’nın konuşmasının ardından toplantıya katılan tüm konukların fikir ve görüşlerini paylaştıkları yuvarlak masa görüşmelerine geçildi. Görüşmeler sonunda toplantının moderatörlüğünü üstlenen Çiğdem Tongal ile konuşmacılar Şükrü Erdem ve Aydın Bandırma’ya plaket takdim edildi.