BUSİAD Yüksek Danışma Kurulu Bildirisi...
BUSİAD YÜKSEK DANIŞMA KURULU BİLDİRİSİ ARALIK 2015
DÜNYA EKONOMİSİ
Küresel kriz sonrası geçen 7 yıllık dönemin ardından, büyümenin gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde temel öncelikli sorun olmaya devam ettiği görülmektedir. Başta petrol olmak üzere azalan emtia fiyatları ve daralan küresel ticaret hacmi, her ne kadar gevşek para politikaları ile büyüme desteklenmeye çalışılsa da, büyüme için aşağı yönlü risklerin sürdüğü görülmektedir. Yüksek borçluluk düzeyleri ve düşük yatırımların varlığı karşısında, küresel ekonomi için düşük faiz-düşük büyüme konjonktürünün önümüzdeki yılda hâkim olabileceği dile getirilmektedir.
2015 yılı ve sonrası için gelişmiş ülkeler açısından gözlenen en belirgin özellik para politikalarında oluşan ayrışmadır. Ekim 2014’te kriz sonrası uygulamaya koyduğu parasal genişleme programını sonlandıran FED, Aralık 2015 itibariyle faiz artırımına gitmiş ve para politikasını normalleştirme amacıyla ilk adımını atmıştır. ABD ekonomisi için enflasyonun %2’lik hedef düzeyden henüz uzak olması ve ılımlı büyümenin varlığı, normalleşme sürecinin aşamalı bir biçimde gerçekleştirileceğini beraberinde getirmektedir. Euro alanında ise, %2’lik hedef düzeyden uzak olan enflasyon kısmen toparlansa da, büyümede gözlenen riskler karşısında ECB, Aralık 2015 itibariyle parasal genişleme programının süresini uzatmıştır. Benzer şekilde, Japonya’da büyümenin 2015’in son iki çeyreğinde ivme kaybetmesi ve düşük enflasyon, BoJ’un gevşek para politikasının süreceğini göstermektedir. Çin’in ihracata dayalı büyüme rejiminden iç talebe dayalı büyümeye geçiş için attığı adımlar ve büyüme performansındaki azalma, ithalatının yavaşlaması ile küresel ticareti daraltarak emtia fiyatlarını baskılarken, gelişmekte olan ülkelerin büyüme görünümü üzerinde de olumsuz etkide bulunmaktadır.
TÜRKİYE EKONOMİSİ
2015 yılına girerken; Türkiye ekonomisi için bekleyiş ve tahminler, petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak özellikle cari çağın iyileşeceği, gıda fiyatlarındaki artışın ortalama düzeylere dönerek enflasyonun düşeceği ve buna bağlı olarak TCMB’nin yapacağı faiz indirimlerinin büyüme performansına olumlu yansıyacağı yönündeydi. Ancak, küresel ekonomide yukarıda değinilen gelişmeler ve doların küresel düzeyde değer kazanması yanında, iki kez yapılan genel seçimler, jeo-politik gelişmelere bağlı olarak artan belirsizlik ve TCMB’nin para politikasına ilişkin tartışmalar ekonominin dalgalı bir seyir izlemesini beraberinde getirmiştir.
Genel makroekonomik çerçeve itibariyle 2015 yılı; görece ılımlı büyüme, döviz kuru artışlarına bağlı olarak önemli ölçüde hedeften uzaklaşan enflasyon ve daralan cari açık görünümü ile sonlanmaktadır. Mevcut konjonktürde Türkiye ekonomisinin önündeki en temel sorun, fiyat istikrarı altında ekonominin sürdürülebilir bir büyüme performansına kavuşturulmasıdır.
Küresel ticaretin daraldığı ve büyümenin azaldığı bir ortamda, büyüme performansındaki görece olumlu seyirde, güçlü kamu maliyesinin ve bankacılık sektörünün rolü olduğu değerlendirilmektedir. Ancak, tüketimin ağırlığı karşısında yatırımların düşük seyri, düşük verimlilik ve ihracatın mevcut hali büyüme için sürdürülebilir bir görünüm sunmamaktadır. Bu haliyle, mevcut sermaye girişlerine dayalı büyüme modeli orta vadede kırılganlıkları artırırken, potansiyel büyüme düzeylerinin sağlanması ve istihdam artışları için gerekli ivmeyi sınırlayıcı rol oynamaktadır.
Enflasyon ve Para Politikası
Kasım 2015 itibariyle TÜFE yüzde 0.67 olarak gerçekleşmiş ve yıllık enflasyon % 8.10 düzeyine ulaşmıştır. 2015 yılı sonunda %8’in üzerinde gerçekleşmesi beklenen enflasyonun, yüzde 5 olan 2015 yılı hedefinin oldukça üzerinde gerçekleşeceği görülmektedir. Ağustos ayında açıkladığı yol haritası kapsamında TCMB’nin, FED’in faiz artırmasına bağlı olarak 2016 yılında kademeli olarak tek faiz oranının kullanıldığı para politikasına dönüş için harekete geçmesi beklenmektedir.
Bütçe ve Maliye Politikası
Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre, 2015 yılı Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre; bütçe gelirleri %11,7 artarak 43,8 milyar TL, bütçe giderleri ise %20,8 düzeyinde azalarak 43 milyar TL olmuş ve bütçe 0,8 milyar TL ile fazla vermiştir. 2016 yılı için bütçe açığı GSYİH’nın %0,7’si olarak öngörülürken faiz dışı fazla/GSYİH’nın %1,1 düzeyinde olması beklenmektedir. Kamu mali dinamikleri, ekonominin temellerine olumlu katkıda bulunurken, bütçe performansında tek defalık gelirlerin etkisinin sürdüğünü belirtmek gerekmektedir.
Dış Ticaret ve Cari Denge
TİM’in Kasım dönemine ait açıkladığı verilere göre, ihracatın geçen yılın aynı ayına göre %10,5 azalarak 11,4 milyar dolar olarak gerçekleştiği görülmektedir. Yılın ilk 11 aylık dönemi itibariyle bakıldığında ihracat %8,6 oranında azalarak 131,9 milyar dolar olurken son 12 aylık ihracat ise geçen yılın aynı dönemine göre % 7,8 gerileme ile 145,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. 2015 yılı Ocak-Kasım rakamlarına göre Bursa'dan gerçekleşen ihracat 10,6 milyar dolar olmuştur. 2014 yılı aynı dönem ihracat rakamı 11,7 milyar dolar idi. Bursa’dan yapılan ihracatta bu yıl 1,1 milyar dolar gibi bir düşüş görülmektedir.
2015 yılı boyunca gözlenen dış ticaret eğilimleri, ihracatın olumsuz bir performans sergilediğini, ithalatın ise enerji ve emtia fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak sert bir gerilemede olduğunu ortaya koymaktadır. İhracatın performansında, parite oynaklıkları yanında, üretim yapısının ara malı ithalatına bağlı olması nedeniyle yükselen maliyet baskıları ve başlıca ihraç pazarlarındaki olumsuz büyüme görünümü belirleyici olmuştur. Cari açıkta gözlenen iyileşme ise önemli ölçüde büyüme performansındaki azalmaya bağlı olarak dış ticaret açığındaki daralmadan kaynaklanmaktadır. Yıl boyunca, enerji fiyatlarındaki düşük seyir cari açığı olumlu etkilerken azalan turizm gelirlerinin cari açığın daralmasını kısmen sınırladığını söylemek mümkündür.
İşsizlik Rakamları
TÜİK verilerine göre Türkiye’de işsiz sayısı, Eylül’de geçen yılın aynı dönemine göre 39 bin kişi artarak 3 milyon 103 bin kişiye yükseldi. İşsizlik oranı ise yüzde 10,3 seviyesinde. İşsizlik oranı, Eylül’de bir önceki aya göre ise 0,2 puan arttı. Bir önceki ayda işsizlik oranı 10,1 olarak gerçekleşmişti. Aynı dönemde tarım dışı işsizlik yüzde 12,4 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı ise yüzde 18,5 oldu. Bursa için işsizlik oranı yüzde 6,6, istihdam oranı ise yüzde 48 olarak verilmektedir.
2016 YILINA İLİŞKİN BEKLENTİLER
Küresel ekonominin düşük büyüyeceği ve FED’in faiz artırımlarının dış finansman imkânlarını sınırlayabileceği bir konjonktürde Türkiye ekonomisi için reform perspektifini öncelik olarak benimseyen bir yaklaşımın ve tutarlı iktisat politikalarının önem kazandığı görülmektedir.
Türkiye ekonomisinin mevcut görünümü, ekonominin büyüme ile enflasyon arasında bir açmaza sıkıştığını ortaya koymaktadır. Yatırımların düşük seyri, düşük verimlilik ve ihracatın mevcut hali büyüme için sürdürülebilir bir görünüm sunmamaktadır.
Seçim vaadi olarak gündeme gelen 1300 TL’lik asgari ücret uygulaması, yakın gelecekte çalışanları motive edip ekonomiye para girişini teşvik eder gibi görünse de; tüm sektörleri, özellikle emek yoğun sektörleri olumsuz yönde etkileyecektir. Bunun sonuçları, ihracatta rekabetçiliğimizin azalması, içeride de enflasyonist baskının artması şeklinde kendini gösterecektir.
Yeni asgari ücretle yüzde 30’luk artışın tamamının işverene yüklenmesi adil değildir. Bu yüke, asgari ücretten vergi muafiyeti, SSK ve işsizlik sigortası primlerinden yapılacak indirimlerle adil bir çözüm getirilmelidir.
2016 yılının ülkemizde huzur, kardeşlik ve beraberliğin güçlenme yılı olarak hedeflenmesini, siyasilerin bu konuda dayanışma sergilemelerini arzu ediyoruz. Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan olaylar, gerek ülke genelini gerekse iş dünyasını olumsuz etkilemektedir. Ülkenin topyekûn sergileyeceği büyüme atağına destek olacak yapının tesis edilmesi, toplumsal barışı sağlayacak yeni bir anayasa ile demokrasinin güçlenmesi; adalet, hukuk ve yargı alanında yapılacak reformlar ile eğitim alanında geleceğin Türkiye’sini destekleyecek bir sistemin oluşturulması ve yabancı sermayenin ülkede yer bulması için gereken yatırım ikliminin yaratılması yine siyasilerden beklentimizdir.
Özellikle 2004 yılından sonra uygulanan AB kriterleri çıpası çok başarılı olmuş, onun sonucunda ciddi miktarda yabancı sermaye girişi sağlanmıştır. Suriye göç sorunu ile yeniden başlayan AB müzakereleri bunun için kaçırılmaz bir fırsattır.
Dünya ekonomisinin ve gelişmiş ülke merkez bankalarının yukarıda çizilen çerçeve dâhilinde hareket edeceği, jeo-politik risklerin sağlıklı yönetilebileceği ve Türkiye’ye yönelik risk algılamasının mevcut görünümünü koruduğu varsayımıyla, temel makroekonomik büyüklüklere ilişkin 2016 tahminlerimiz aşağıdaki tabloda sunulmaktadır:
% |
2009 |
2010 |
2011 |
2012 |
2013 |
2014 |
2015* |
2016* |
Büyüme |
-4.8 |
9.2 |
8.8 |
2.1 |
4.1 |
2.9 |
3.5-4.0 |
3.5-4.0 |
Enflasyon |
6.5 |
6.4 |
10.4 |
6.2 |
7.4 |
8.20 |
8.20 |
7.50 |
İşsizlik |
13.1 |
11.1 |
9.1 |
8.4 |
9.0 |
9.9 |
10.5 |
10.5 |
Cari denge |
-2.0 |
-6.2 |
-9.7 |
-6.1 |
-7.9 |
-5.7 |
-4.5- 5.0 |
-5-5.3 |
*Tahmin