BUSİAD Yüksek Danışma Kurulu Toplantısı Yapıldı.
Bursa ve Türkiye ekonomisine büyük katma değer sağlayan, üyeleri ile sivil ve ekonomik toplumun güç birliğinin ifadesi olan Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği – BUSİAD’ın Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Ali İhsan Yeşilova‘nın ülke gündemi ile ilgili değerlendirmeleri aşağıdadır;
REKABET GÜCÜMÜZ MUTLAKA KORUNMALIDIR
Toplantımızın başında, bu yıl kaybettiğimiz iki değerli üyemiz; Özhan Canaydın ve Talat Diniz’i rahmetle anıyoruz.
Krizden sonra dünya ekonomilerinin toparlanma süreci gecikmektedir. Gerek Avrupa Birliği’nde, gerekse ABD’de işler yolunda gitmiyor. En büyük pazarımız olan Avrupa Birliği’nde (Almanya dışında) AB ülkelerinin ekonomilerinin düzelmesinin zaman alacağı ortadadır…Özellikle son zamanlara AB de Yunanistan, İrlanda,Portekiz ve hatta İspanya finansal sorunları olan ülkeler. Bu ülkelerin aşırı borçlanması AB’nin yapısında sıkıntılara sebep olacak gibi gözüküyor.
Geçen sene % 4.6 oranında küçülen Türkiye Ekonomisi bu yıl hızla büyüyerek son üç çeyrekte ortalama %8,9 ‘luk büyümeğe ulaşmıştır. Yıl sonunda %8 civarında bir büyüme olacağını tahmin ediyoruz.
Türkiye’de kriz sonrası, siyasal, ekonomik istikrar, bütçe disiplini ve risk priminin azalması, dışarıdan sıcak döviz girişini daha da hızlandırdı. Bunun sonucunda Türk Lirası aşırı değerli hale gelmiştir. Kalıcı sermaye girişleri dramatik olarak azalmaktadır. İthalat ihracatı katlayarak artmakta ve cari açığın, yıl sonu itibariyle 42 - 45 milyar dolar civarına oturacağı öngörülmektedir.
Gerçek anlamda ülke parasının değerlenmesi; ülke ekonomisinde verimliliğin (işgücü ve sermaye) teknolojik ilerlemenin tasarım ve marka yaratımı gibi gelişmelerin sonunda olur. Bu yollarla rekabet gücünün artması ihracatın ve dolayısıyla da dış ticaret piyasasında döviz arzının atmasıyla, döviz kuru denge fiyatının yine daha düşük bir noktada belirlenmesine yol açar. Ancak bu durum, bir aşırı değerlenme değil, ülke parasının daha değerli hale gelmesidir.
Dünyada döviz savaşları devam ederken, ülkeler ulusal paralarının değerini arttırmamak için çaba gösterirken gelişmekte olan ülkemizin, paramızı değerli tutma çabası; ne denli doğrudur, anlamakta güçlük çekiyoruz.
Başbakanımızın “Sıcak para akışını kontrol altına almak şart. Kontrol dışı tutarsanız ondan sonra siz kontrole girersiniz. Sizin durumunuz daha felaket olur.” Şeklindeki Lübnan’da yaptığı açıklaması son derece olumlu ve gerçeği yansıtmaktadır.
Türk Lirası’nın değerlenmesi ve döviz kurunun düşmesinin en önemli nedenlerinden biri olan ,kalıcı yatırıma yönlenmeyen sıcak paranın elini kolunu sallayarak ülkeye girişinin kontrol altına alınması gerekmektedir.
Ülke ekonomisi sadece rant ve hizmet sektörüyle değil, üretim ve ihracat ile büyümelidir.
Önemli olan, sıcak paradan ziyade kalıcı yatırım yapan ve istihdam yaratan “doğrudan yabancı yatırımların” Türkiye’ye getirilmesidir. Bunun için de mikro reformlar yapılarak yatırım iklimi oluşturulmalıdır…
Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve İcra İflas Kanunu gibi kanunların bir an önce yasalaştırılması konusundaki çalışmaları takdirle karşılıyoruz. Ancak 4-5 yıldır Mecliste bekleyen bu yasalar artık çıkartılmalıdır.
Türkiye bir süredir, değerli para politikasının sonucu olarak ara malı ithal eden bir konuma gelmiştir. Halbuki kalkınma ve istihdam artışının sağlanması için üretim yapan, ara malı üreten bir ülke olma zorundadır.
Yıl sonunda 112 milyar dolar civarında gerçekleşecek olan ihracatımız Gayri Safi Milli Hasılamızın % 15 i kadardır. Ben ihracatla büyüyeceğim diyen bir ülkede bu oranın % 25 in altına düşmemesi gerekmektedir. Fakat önemli olan ihracat rakamlarındaki artışla birlikte karlılığın artmasıdır. Kar olacak ki yatırımlar yapılabilsin, istihdam yaratılabilsin, arge ve inovasyona bütçe ayrılabilsin. Ekonomik sürdürülebilirliğin temel noktası budur.
Son dönemde uygulanan sıcak para ve kur politikalarıyla ihracat yapan sanayiciler son derece zor duruma düşmüşler, karsız hatta zararına ihracat yapar duruma gelmişlerdir.
Asıl olan rekabetçiliğin korunmasıdır. Eğer kurlar konusunda hiçbir şey yapılmayacaksa, sanayicinin rekabet gücünü artırıcı farklı adımlar atılmalı, en azından dünyadaki rakiplerine göre fazladan sırtında taşıdığı, enerji, akaryakıt ve istihdam yükleri mutlaka hafifletilmeli, vergi ve sigortasını zamanında ödeyenlere indirim getirilmesi sağlanmalı, dünyadaki rakipleri ile eşit duruma getirilmelidirler.
Bu tespitimizin hükümetin ekonomi aktörleri tarafından değerlendirilmeli, sanayici ve ihracatçılarımızın rekabet gücü mutlaka korunmalıdır.
Özellikle seçim sonrası yeni küresel şartlara uyumlu bir büyüme stratejisi düzenlenmelidir.
Yine seçim sonrası geniş katılım ve temel ilkelerde konsensüse dayalı yeni bir Sivil Anayasa yapılmalıdır.
Avrupa Birliği’ne girsek de girmesek de halkımız için reformların yapılmasına devam edilmelidir.
Yeni yıla girerken; BUSİAD Ailesi’nin, Bursa’mızın ve Türk Halkı’nın yeni yılını kutluyor, 2011 yılının ülkemize ve tüm dünyaya barış ve refah getirmesini diliyorum.