Felsefe Toplantıları BUSİAD Evinde start aldı.
BUSİAD çatısı altında 2010 - 2015 yılları arasında organize edilen “Felsefe Söyleşileri” etkinliği, “Felsefe Toplantıları” adıyla yeniden hayata geçirildi. Toplantılar dizisi şeklinde planlanan etkinliğin ilk konuşmacısı olan Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünden Doç. Dr. Aliye Kovanlıkaya, ünlü filozof İmmanuel Kant’ın ahlak kavramına bakışı hakkında bilgi vererek, kendisinin özellikle ödev ahlakı ile ilgili görüşlerini katılımcılarla paylaştı.
BUSİAD Evinde gerçekleştirilen etkinlikte “Kant: Ödev Ahlakı” isimli bir sunum yapan Doç. Dr. Aliye Kovanlıkaya, Kant’ın çok sayıda ve etkili eserler bırakmış bir filozof olduğunu ve görüşlerinde hiçbir zaman tutarsızlığa rastlanmadığını belirtti. Uzun bir kariyere sahip olan Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi adlı eserini 57 yaşında yayınladığını söyleyen Doç. Dr. Kovanlıkaya, Kant’ın vefatından 1 yıl öncesine kadar yazmaya devam ettiğini ve kendisinin en büyük eserinin sürekli ve kalıcı barış fikri olduğunu söyledi. Doç. Dr. Kovanlıkaya, Kant için Newton fiziğinin ve insanın ahlaklı olmasının vazgeçilmez iki kavram olduğuna işaret ederek, “Kant’a göre Newton fiziği ile felsefenin temelleri atılacaktır ve bu geri adımı olmayan bir noktadır. Öte yandan mevcut dünya düzeninde insanın ahlaklı olmasını sağlayacak ortam tesis edilmelidir. Kant’a göre ahlak iki şeyin bir arada olmasını gerektiriyor. Bunlar özgürlük ve sorumlu tutulabilmek. Kant, ‘Aklın yolu birdir’ der ve akla birlik için ihtiyaç duyduğumuzu söyler. Ortada iki farklı akıl yoktur, her zaman bir tane akıl vardır. Yine Kant’a göre düşünebilmek, öncelikle umut edebilmek demektir. Kısa vadede olacak şeyleri bilseydik, umut taşıyamazdık. Belki olacaklar için sevinir ya da üzülürdük ama umut edemezdik. Bilmemek bize umudun ve inancın kapısını aralıyor” diye konuştu. Doç. Dr. Kovanlıkaya, şöyle devam etti: “Kant’ta ahlak sadece ödevle sınırlı değil. Sınırlı akıllı varlık olarak insan söz konusu olduğunda bizler için geçerli olan ödev ahlakıdır. Ahlak yasası her varlık için geçerlidir ve akıl taşıyan tüm varlıklar için aynıdır. Ancak hepsinin imkanları aynı olmadığı için hepsinde ödev bilinci yoktur. Bir şeyi ödev addedersek, o ödevi yerine getirmek için çaba harcarız. Kant’a göre bu bir his ya da duygu değildir. Ödev hissedilmez, bilincine varılır. Kant, akli melekeleri yerinde olan birinin, ödev bilinci taşımamasının mümkün olamayacağını savunur. O nedenle Kant’ın ödev tanımı sevimsiz, sempatik olmayan ve sınırlayıcı bir kavramdır. Benim ödev olarak addetmediğim bir şey benim ödevim olamaz. Bundan hareketle şunu söylemek mümkün ki, kimi insanlar ödevini yapmadığı halde vicdan azabı da duymaz. Kant yine ödeve uygun olan her şeyin ahlaki olmak zorunda olmadığını da savunur.”