Geleneksel Çekirge Toplantımıza, Gazeteci -Yazar Soli Özel Konuk Oldu.
BUSİAD Başkanı Günal Baylan, 17 Aralık ve sonrasındaki gelişmelerin, tarihten demokrasi dersi alınamadığını ortaya koyduğunu belirterek, “Kurallı bir düzen, bağımsız yargı, şeffaf piyasa ve makul ölçüler içinde kalan bir siyasal yarışma… Bunlar olmadan makro ekonomik politika için şart olan güven yaratılamaz. Beklentimiz; daha iyi bir Türkiye’de birlikte yaşamak isteyen herkesin, Atatürk ilkeleri doğrultusunda, hukukun ve millet egemenliğinin üstün olduğu, daha demokratik, daha özgür ve daha güçlü bir Türkiye etrafında kenetlenmesidir” dedi.
BUSİAD YENİ ÜYELERİYLE GÜÇ KAZANDI
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (BUSİAD) geleneksel Çekirge Toplantıları’na konuk olan Gazeteci-Yazar Soli Özel, ‘Devlet ve Demokrasi’ konusunda üyelere görüşlerini açıkladı. İkinci kuşak temsilcilerinin de katıldığı toplantıda, BUSİAD’ın yeni üyeleri Veda Girgin Eroğlu ile Bülent Çalık’a Dernek rozetleri takıldı.
ÜLKE GÖRÜNÜMÜ İYİYSE İŞLERİMİZ DE İYİDİR
Almira Otel’de gerçekleştirilen ve yeni Yönetimin üyelerle ilk buluşması olan etkinlikte, gündemdeki ekonomik ve siyasi gelişmeler üzerine değerlendirmelerde bulunan BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Günal Baylan, ülkedeki genel siyasi görünümün ekonomiye de yansıdığını ifade etti.
“Biliriz ki ülke görünümü iyiyse işlerimiz de iyidir. İçimizde moral, cesaret, heyecan vardır. Daha iyisi için çabalarız. Karşılaştığımız sorunlarda hukuka güveniriz. Hukuk sistemi çalışıyorsa kendimizi daha özgür ve güvende hissederiz” diyen Baylan, BUSİAD’ın; gönüllü ve bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak her dönem belli bir siyasi görüşün içinde olmamaya dikkat ettiğini vurguladı.
TARİHTEN DEMOKRASİ DERSİ ALAMADIK
Derneğin misyonu doğrultusunda üyelerine hizmet verdiğini ve bütün siyasi görüşlere saygılı olduğunu söyleyen Baylan, ülkedeki birlik ve beraberliği bozacak olaylarda ise tarafları hep uzlaşıya davet ettiklerini anımsattı.
Günal Baylan, “Fakat son zamanlarda yaşanan olayları demokrasi, hukuk ve kardeşlik ilişkileri açısından üzülerek izliyoruz. Amacımız; siyasi polemikten ziyade iş insanı ve birey olarak demokratik bir ülkede olmaması gereken unsurları kamuoyunun dikkatine sunmaktır. Masum bir ifade özgürlüğü olarak başlayan Gezi Parkı olaylarında hükümetimizin, demokratik bir ülkede olması gerektiği gibi oradaki gençleri bir tehdit olarak algılamasından çok onlarla birlikte çay içerek konuyu değerlendirmelerini arzu ederdik. Bu beklenti, belki bize bugün Gezi Parkı olaylarını hoş bir demokratik tepki olarak hatırlatırdı. 17 Aralık ve sonrasındaki gelişmeler ise; bize, tarihten demokrasi dersi alamadığımızı gösteriyor” dedi.
SIKILMIŞ YUMRUKLARLA EL SIKIŞAMAZSINIZ
‘Paralel yapı’ tarafından bir komplo ile karşı karşıya bırakıldığını ve bu yapıyı yıkmak gerektiğini ileri süren hükümetin, prosedürlerin titizlikle uygulanmasını sağlamak yerine, çoğunluğuna dayanarak Parlamentodan demokrasinin bazı temel unsurlarını zedeleyen yasaları geçirmek yolunu tercih ettiğini söyleyen Baylan, her zaman şikayetçi olunan ve birey hak mağduriyeti olarak kabul ettikleri dinlemelerin ortaya çıkması ile kafaların iyice karıştığını, güvenin sarsıldığını da vurguladı. Yaşanan son olaylar neticesinde, hayatta hukukun üstünlüğünün ne derece önemli olduğunu hissettiklerini belirten Günal Baylan, “Sıkılmış yumruklarla el sıkışamazsınız” diye konuştu.
OY KAYGISIYLA BİRLİK VE BERABERLİK BOZULMAMALI
Siyasilerden; birlik ve beraberliği oy kaygısıyla bozacak davranışlardan uzak durmalarını ve kullanılan üslubun ülke gençliğine kötü örnek olmamasını dileyen Başkan Baylan, ekonomik, sosyal ve demokratik kazanımların, siyasi ve demokrasi krizleriyle heba edilmemesi gerektiğine dikkat çekti.
VOLKSWAGEN YENİ YATIRIMINI, TÜRKİYE’Yİ DÜŞÜNÜRKEN POLONYA’YA YAPACAK
BUSİAD Başkanı Günal Baylan şöyle devam etti: “Şurası kesin ki; oluşan bu son tabloda kazanan Türkiye değildir. Tamamıyla adli ve hukuksal bir mecrada çözümlenmesi gereken bu konuların, siyasi ve farklı hesaplara konu edilmesi iş dünyasına fazlasıyla yansıdı. Türkiye gibi yatırım gereksinimi olan ülkeler dışarıdan sermayeye ihtiyaç duyuyor. Milli gelire oranla yüzde 7’leri aşan cari açık ise kırılgan bir ortam oluşturuyor. Türkiye’nin büyüme hızının yüzde 8-9 olduğu yıllarda cari açık yüzde 9-10’du ve herkes Türkiye’ye iyimserlikle baktığı için bu sorun olmuyordu. Fakat şimdi durum farklı… Kurallı bir düzen, bağımsız bir yargı, şeffaf bir piyasa ve makul ölçüler içinde kalan bir siyasal yarışma… Bunlar olmadan, makro ekonomik politika için şart olan güven yaratılamaz. Bu konuya güncel bir örnek verecek olursak; Alman Volkswagen Grubu 1.1 milyar dolarlık ticari araç yatırımını, Türkiye’yi düşünürken Polonya’ya yapacağını açıkladı. Diğer yandan, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, kredi notunu değerlendirmeye aldığı Türk bankalarının notunda düşüş yapılması olasılığının bulunduğunu bildirdi.”
BİZLERİ ZORLU BİR SINAV BEKLİYOR
Cari açık düzeyinin, büyüme oranı tarafından belirleneceğini söyleyen Baylan, yurtdışından borçlanma olanağı ne kadar kısıtlı olursa Türkiye’nin o kadar az büyüyeceğine ve cari açık vereceğine dikkat çekti.
Baylan, “Yüksek enflasyon ve işsizlik oranı yine gündemimizde olacak ve bu ortamda döviz kuru ile faiz yüksek kalacak. Ayrıca seçimlerin gündemde olması, kamu harcamalarıyla ilgili sıkıntıları da beraberinde getirecek. Kısacası bizleri zorlu bir sınav bekliyor. Beklentimiz; daha iyi bir Türkiye’de birlikte yaşamak isteyen herkesin, Atatürk ilkeleri doğrultusunda, hukukun ve millet egemenliğinin üstün olduğu, daha demokratik, daha özgür ve daha güçlü bir Türkiye etrafında kenetlenmesidir” dedi.
DEMOKRASİ İÇİN CİDDİ EMEK HARCANMASI GEREKİYOR
BUSİAD Başkanı Günal Baylan’ın açılış konuşmasının ardından üyelere ‘Devlet ve Demokrasi’ konusundaki görüşlerini aktaran Gazeteci-Yazar Soli Özel, devletin düzgün çalışmadığı bir yerde, ne toplum ne de sivil toplum örgütlerinin düzgün çalışmasının beklenemeyeceğini söyledi.
“Demokrasi doğal bir yönetim biçimi değildir. Kimse demokrat olarak doğmuyor” diyen Özel, demokrasinin şekillenmesi ve bütün kurallarıyla tam olarak yürütülebilmesi için ciddi emek harcanması gerektiğine işaret etti. Vergi sisteminin de demokrasinin alt yapısını oluşturan temel niteliklerden olduğunu vurgulayan Özel, vatandaşlık ile vergi arasındaki bağlantıyı görmek gerektiğini, kayıtlı mükellefin az olduğu, vergi kaçırılan ve toplanan verginin yüzde 70’inin dolaylı olduğu bir ülkede vatandaş olarak kimseden hesap sorulamayacağını anlattı. Özel, “Çünkü hiçbir şey için cebimizden para çıkmıyor” dedi.
HÜKÜMETLER VAR OLAN GERÇEKLİĞE DUYARSIZ KALIYOR
Son dönemde pek çok bölge ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkede toplumsal olayların patlak verdiğini, kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde Arap ülkelerinde bile ciddi karışıklıklar yaşandığını söyleyen Özel, gelişmiş fakat küresel kriz nedeniyle fakirleşen Avrupa ülkelerinin de bu gruba dahil olduğunu kaydetti. Özel, “Var olan gerçekliğe hükümetlerin duyarsız kalması, bütün bu toplumsal olaylara sebebiyet veriyor ve virüs gibi bütün dünyaya yayılmış tetikleyiciler farklı isyanlarda yaşıyor. Devlet düzgün işlemiyorsa demokrasi de kurulamıyor” diye konuştu.
ÜLKEDEKİ YÜKSEK TANSİYON MUTLAKA DÜŞMELİ
Yerel yönetimlerin ağırlıkta olduğu bir demokrasiye doğru gidilmesi gerektiğini anlatan Özel, bu durumun başarılamaması halinde ise demokrasiden eser kalmayacağını savundu. Soli Özel şöyle devam etti:
“Üzerinde tartışmamız gereken konular bunlar… Fakat biz bunları tartışmayı lüks olarak kabul edip başka başka konularla ilgileniyoruz. 30 Mart tarihinde yerel seçimler yapılacak. Fakat hiçbir yerde yerel sorunlar konuşulmuyor. Bizim mutlaka bu süreçte yerel ve bölgesel sorunları konuşuyor olmamız gerekiyor. Volkswagen Grubu’nun Türkiye’de yapacağı 1.1 milyar dolarlık yatırımın Polonya’ya kaymasının nedeni ise şu: Polonya hukuk devleti haline geldi, bizde ise tam tersi bir durum yaşanıyor. Ne yazık ki hukuk devleti olmaktan çıkıyoruz. Modern devleti ancak hukuk olduğu takdirde işletebiliriz. Geçtiğimiz 12 yılın 8 yılında hukuk devletini ‘adam gibi’ işleten ülkeler safında yer almalıydık. 2008’den 2014’e geldiğimizde küresel kriz sonrası ABD toparlanıyor, AB ise bütün sıkıntılarına rağmen bazı sorunlarını çözüyor. Ancak Türkiye, tarihin kendisine altın tepsi ile sunduğu bu fırsatı, dış politikadaki maceracı, iç politikada ise dinmek bilmeyen iktidar hırsı nedeniyle bitiriyor. Türkiye ne yazık ki son dönemde, kaldırabileceğinden çok daha fazla kin, nefret, kırgınlık ve öfke biriktirdi. Dileğim; 31 Mart’tan sonra ülkedeki bu yüksek tansiyonun düşmesi… Bu yüksek tansiyonla Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar gitmekten büyük kaygı duyuyorum.”