Şubat ayı Çekirge Toplantısı’nın konuğu, KONDA Araştırma şirketinin Genel Müdürü Bekir Ağırdır oldu.
BUSİAD’ın marka etkinliklerinden Çekirge Toplantısı’nın Şubat ayı konuğu, isabetli siyasi ve toplumsal içerikli anketleriyle kamuoyunda büyük saygınlığı olan KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır oldu. Ağırdır, BUSİAD üyelerine, ‘Türkiye Seçmeninin Genel Seçim Davranışı ve Siyaset Sosyolojisi Açısından Önümüzdeki Seçimlerin Değerlendirilmesi’ konulu çarpıcı bir sunum yaptı.
Her toplum iyi yönetimin peşinde
Hilton Otel’de gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan BUSİAD Başkanı Günal Baylan, demokrasi için en önemli gereçlerden birisinin; serbest, eşit ve genel oy prensibine dayanan seçimler olduğunu vurguladı.
“Sadece seçimler, bir ülkeyi demokratik yapmasa da, seçimlerin olmaması o ülkenin demokratik olmadığını bizlere gösterir” diyen Baylan, her toplumun peşinde olduğu iyi yönetimin; zaman zaman gerçekleştiğini, zaman zaman da kabusa dönüştüğünü ifade etti.
Eğitim, her alanda belirleyici bir etmen
Baylan, “Halk kendini yönetmek için liderini seçerken; kendisi için en yetenekli, en güven duyduğu, en sevdiği veya beklentilerini karşılayacak olanı tercih eder. Dünya genelinde yalnızca bir lidere bağlı kalmadan, yetkin takımlar tarafından yönetilmek isteyen, bilinçli seçmenlere sahip ülkelerdeki demokrasinin daha başarılı, ekonomisi; eğitim ve girişimcilikle güçlenmeyen, bilhassa seçmenlerinin bilgili ve bilinçli olmadığı ülkelerde ise daha sorunlu olduğu görülüyor. Tüm bu alanların temelinde ise eğitimin belirleyici etken olduğu bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Ekonomik büyümenin, istihdamın ve küresel rekabet gücünün temelinde insan sermayesinin yattığını ifade eden Baylan, iyi eğitimli genç nüfusun ise; niteliksel bir artı değere dönüşürse anlam kazanacağını vurguladı.
Tartışmalar büyüme iklimini zedelememeli
BUSİAD Başkanı Günal Baylan şöyle devam etti: “Yüksek verimlilik ve işgücünü sağlayacak eğitim sistemi; yapısal sorunlarımızın çözümünü de hızlandıracaktır. Siyaset kurumunun temel amacı; doğal olarak toplumsal refahı artırmaktır. Her siyasal iktidar, elindeki politika araçlarını bu amaca göre kullanır ve gerekli yönlendirmeleri yapar. Ancak son dönemlerde özellikle Merkez Bankası ve para politikası üzerinden yapılan tartışmaların düzey ve içeriği; özel sektör, piyasalar ve politikaların koordinasyonu açısından sorunlar doğuruyor. Tartışmanın mevcut hali, para politikasının kendisinden beklenen işlevi yerine getirememesine ve kurumsal kredibilitenin zayıflamasına neden oluyor. Küresel ekonomi için uzun süreli bir durgunluğun geçerli olabileceğinin konuşulduğu bugünlerde, sanayimiz ve ihracatımız açısından sorunlar doğuruyorsa, burada önemli olan, tartışmaların büyüme iklimini -ki son dönemlerde eksik olduğunu düşünüyoruz- zedelemeden diyaloglar üzerinden yapılmasını arzuluyoruz.”
Meclis’teki parti sayısı dörtten beşe çıkmaz
Son 12 yılda gerçekleştirilen 6 seçimin sonuçlarını toplumsal ve sosyolojik açıdan değerlendiren Bekir Ağırdır ise, Meclis’te dört olan mevcut siyasi parti sayısının kısa ve orta vadede ‘beş’ olamayacağını belirtti. “Türkiye’de dört partiye kilitlenmiş bir siyasi hayat var” diyen Ağırdır, aslında bu dört partinin, toplumda var olan dört kültürel kimliği yansıttığını vurguladı.
Mevcut siyasi tabloyu hiç de sağlıklı bulmadığını söyleyen Ağırdır, kimliklere dayalı siyasetten gelecek üretilemeyeceğini anlattı. Ağırdır, “Türkiye’de seçimlere katılım oranının yüksek olmasının en büyük nedeni; cezai yaptırımların ötesinde, halkın yönetime müdahale edebildiği tek ortamın sandık olmasıdır” diye konuştu.
Oy dağılımı da kolay kolay değişmez
Son dönem seçimlerinde kullanılan oyların, partilere göre dağılımını grafiklerle de anlatan Ağırdır, dağılımın, ekonomik gelişmişlik endeksiyle bire-bir paralel olduğunun altını çizdi. Ağırdır, “Oy dağılımı, 200 yılda başardıklarımızı, ya da başaramadıklarımızı ortaya koyuyor. Bu nedenle kısa vadede oy dağılımının değişmesi de beklenmemeli. Çünkü verilen bu oyların köklü bir geçmişi var” diye konuştu.
Türkiye’de kutuplaşmanın, siyasetin çok ötesinde toplumsal kutuplaşmaya doğru gittiğini ve halkın ortak yaşama iradesinin günden güne zayıfladığını savunan Ağırdır, siyasette rekabet eksikliği olduğunu da vurguladı.
Hedeflerimiz artık değişmeli
Cumhuriyet kurulduğunda kendine ‘kalkınma ve modernleşme’ hedefi seçen Türkiye’nin, ne yazık ki aradan geçen zaman zarfında bu hedefini, küreselleşen dünya ekseninde değiştiremediğini ifade eden Bekir Ağırdır şöyle devam etti:
“Bugün toplumun yüzde 40’ı siyasete, yüzde 25’i hiçbir devlet ve toplumsal kuruma, yüzde 50’si ise yargıya güvenmiyor. Türkiye’de değişim; kararsız ve ikircikli. Umutlardan çoğulculuğa, korkulardan ise garanticiliğe geçiş yapmak isteniyor. Dolayısıyla iki ileri, bir geri yapılan Mehteran yürüyüşünün bu topraklardan çıkması gayet normal. Gelecek asıl şimdi başlıyor. Bu nedenle Haziran’daki seçimi ‘kritik eşik’ olarak görüyorum. Toplumda yeniden ‘biz’ olmaya ihtiyacımız var. Bu seçimden sonra ya yeniden barışıp, biz olacağız, ya da daha fazla kutuplaşacağız. ‘Biz’ olmanın yolu da kimlik siyasetinden kurtulmaktan geçiyor.”