Türkiye yolsuzlukla mücadelede puan kaybetmeye devam ediyor

Türkiye yolsuzlukla mücadelede puan kaybetmeye devam ediyor

Türkiye yolsuzlukla mücadelede puan kaybetmeye devam ediyor

UN Global Compact’in yolsuzlukla mücadele çalışmalarında stratejik ortağı olan Uluslararası Şeffaflık Derneği, UN Global Compact Türkiye ve BUSİAD’ın iş birliğiyle organize edilen “Özel Sektörde Yolsuzlukla Mücadele Programı” toplantısı BUSİAD Evi’nde gerçekleştirildi. Toplantıda ele alınan konular arasında, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün hazırladığı Türkiye raporundaki veriler ve Türkiye’nin son 2 yılda yaşadığı toplam 8 puanlık düşüş dikkat çekti. 

Yolsuzlukla mücadele programlarının iş dünyası tarafından benimsenmesinin teşvik edilmesi ve özel sektörde yolsuzlukla mücadele programları hakkındaki farkındalığının arttırılması amacıyla düzenlenen toplantının açılışında konuşan Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emine Oya Özarslan, yolsuzluk kelimesinin kulağa hoş gelmese de önemli bir suç unsuru oluşturduğunu söyledi. Yolsuzluğun panzehrinin şeffaflık, dürüstlük ve hesap verebilirlik olduğunun altını çizen Özarslan, tüm özel şirketlerle kamu kurum ve kuruluşlarının bu kavramların ışığında yapılarını güçlendirebileceğini ifade etti. Özarslan, her şirketin başına gelebilecek olası bir belaya, dikkatsiz bir çalışan kadar yakın olduğunu belirterek, yaşanacak bir usulsüzlüğün ciddi bir yıkıma ve itibar kaybına yol açabileceğine işaret etti. Hiçbir şirketin böylesi bir süreçten muaf olmadığını belirten Özarslan; dikkatli olunmadığı, kontrol sağlanmadığı ve riskler giderilmediği takdirde birçok saygın ve büyük şirketin böylesi bir probleme maruz kalabileceğine değindi. Özarslan, itibar kaybının yanı sıra hapis cezaları, para cezaları ve karşı karşıya kalınan davalar gibi olumsuz süreçlerin işleyebileceğini kaydederek, “Dünyada gelişen bir akım var. Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası konvansiyonlar ve sözleşmeler söz konusu. Türkiye bunlara taraf ve şirketlerimizi bağlayan hükümler var. Türkiye’de faaliyet gösteren bir şirket yurt dışına giderse ve oradaki işlemlerinde usulsüzlük yaparsa, Türkiye’de yargılanabilir. Bununla ilgili farkındalığın yüksek olmadığını görüyoruz. Amerika ve İngiltere gibi ülkeler, kendi ülkelerini aşarak başka ülkelerde yolsuzluk yapan şirketleriyle ilgili cezalandırma yapıyor. Süreç Brezilya’da da başladı. Çok uluslu şirketler dünya üzerinde iş yaparken partnerlerine ‘yolsuzlukla mücadele programınız var mı, bu konuda sorumlu bir kişiniz var mı, çalışanlarınızı eğittiğiniz mi, kontrol mekanizmalarını kurdunuz mu ve risk azaltma yöntemlerinizi belirlediniz mi?’ diye soruyor. Şirketlerimizin rekabetçi olabilmesi adına bu unsurların önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu konu, Türkiye’ye gelen ve iş yapmak isteyen yabancı şirketlerin ilk baktığı kriterlerden biri haline gelmeye başladı. Şirketler kendi bünyelerinde temiz iş yapma sistemini inşa edebilir ve bu şekilde iç yapılarını da koruyabilir ” diye konuştu.

“Türkiye’de yaşayanların yolsuzluğun azalacağıyla ilgili umudu yok”

Bağlı oldukları Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yapısı hakkında da bilgi veren Özarslan, Almanya - Berlin merkezli örgütün 110 ülkede faaliyet gösterdiğini ve başta yolsuzluk algı endeksi olmak üzere bazı endeks çalışmalarına imza attığını söyledi. Tüm dünya ülkelerinin baştan aşağı tarandığı söz konusu endeksin tüm ekonomistler ve ülke yönetimleri tarafından dikkate alındığını belirten Özarslan, Türkiye’nin de söz konusu endeks kapsamında ele alındığını kaydetti. Özarslan, yayınlanan son yolsuzluk algı endeksinde Türkiye’nin 42 puanla 66. sırada yer aldığına değinerek, “Türkiye’nin durumu pek de parlak değil. Bu yılki endekste 3 puan, bir önceki yılda da 5 puan düşerek kötü bir performans sergiliyoruz. 1995’li yıllara, yani ilk başladığımız yıllara geri döndük. AB reformlarına uyum sağlandığı dönemde belirgin bir yükseliş olmuştu. Bilgi edinme kanunu gibi belli adımlar atıldı ancak son 2 yılda tanık olduğumuz skandallara ve skandalların yargılanmadan kapatılmasına bakıldığında bunun uluslararası kamuoyu tarafından Türkiye’nin notunun düşürülmesi şeklinde algılandığını görüyoruz” diye konuştu. Özarslan sözlerini şöyle sürdürdü: “Dernek olarak biz de Türkiye genelinde bir anket çalışması gerçekleştirdik. Ankete katılanların yüzde 55’i yolsuzluğun arttığını ve yüzde 41’i de 2 yıl içinde yolsuzluğun artacağını belirtti. Türkiye’de yaşayanların bu konuda bir umudu, bir beklentisi yok. En önemli nedenleri sorulduğunda dokunulmazlıklar ve yolsuzlukların cezasız kalması öne çıkıyor. Adalet sisteminin işleyişindeki bozukluk da dikkate alınırsa bu yersiz bir bulgu sayılmaz. En çok nerelerde karşılaşılıyor diye bakıldığında da yerel yönetimler, belediyeler, siyasi partiler ve medya kuruluşları öne çıkıyor. 2013 yılı araştırma sonuçlarında her 5 kişiden 1’i rüşvet verdiğini söylüyordu. Siyasi partiler ve medya halkın göz önünde sorunlu ve yolsuzluğa en çok bulaşan kurumlar. Büyük şirketlerde sıklık ve boyut algısı daha düşük. Küçük şirketler bu tür konulara daha çok maruz kalıyor. Büyük şirketler bir miktar güçlü olmaları ve ilişkilerini kullanmaları ile biraz daha kendilerini koruyabiliyor. Yolsuzluğun nedenleri arasında da gelir dağılımındaki eşitsizlik, kamu görevlilerinin maaşlarının düşük olması, yasal mevzuatın uygulanmaması, ülkede eğitim seviyesinin düşük olması ve etik değerler eğitiminin yetersiz olması gibi başlıklar var. Öte yandan özel şirketlerin yüzde 46’sında etik kurallar belgesi bulunmuyor. İnsanların bir kısmı da yasal bir ihbar mekanizması olmadığını, ihbarın sonuç vermeyeceğini, uğraşmak istemeyeceğini, ödüllendirildiği bir sistem olmadığını ve kimliğinin ifşa edileceğinden çekindiğini söylüyor.”

“Şirket ve kurumların üst yöneticilerinin taahhüdü çok önemli”

Özarslan’ın ardından söz alan Uluslararası Şeffaflık Derneği Bireysel Üyesi Ali Ilıcak da Yolsuzlukla Mücadele ve Uyum Rehberi isimli sunumunu gerçekleştirdi. Türkiye’de ceza kanununda yapılan son düzenleme ile rüşvet, zimmet ve irtikâp gibi eylemlerin hapis cezasıyla cezalandırıldığını hatırlatarak, şirketlerin olası olumsuz bir durumla karşılaşmamaları adına evlerini her zaman temiz tutmaları gerektiğini kaydetti. Ilıcak, uluslararası şirketlerin yasalar gereği şeffaf bir şekilde gerekli tüm belgeleri sağlamakla ve kendi tedarikçileri ile paydaşlarında da aynı şeffaf düzeni sağlamakla mükellef olduğunu ifade ederek, “Bu süreçte şirket ve kurumların üst yöneticilerinin taahhüdü çok önemli. Yöneticiler bu tür konulara hiç tolerans göstermediklerini beyan etmeli ve süreci kontrol etmelidir” diye konuştu. Uluslararası Şeffaflık Derneği Kıdemli Araştırmacısı Nazlı Şenyaprak da “Yolsuzlukla Mücadelede Raporlama” konusuyla ilgili katılımcıları bilgilendirdi. Şenyaprak, şirketlerin ne kadar şeffafsa o kadar hesap verebilir olduklarına işaret ederek, şirketlerin raporlama konusundaki şeffaflıklarının tek başına yolsuzlukla mücadelede yeterli olmadığını, ancak süreçte önemli bir farkındalık sağladığını sözlerine ekledi. Sunumların ardından konuşmacılara plaketleri takdim edildi.